2016 Bütçesi Hukuksuzluğun, Yoksulluğun,
Dinselleştirmenin ve Savaşın Bütçesidir
1 Kasım erken genel seçimleri nedeniyle olağan süresi içerisinde görüşülememiş olan 2016 Yılı Merkezi Bütçe Kanunu Tasarısının görüşmeleri tamamlanmış ve yasalaşmıştır. Merkezi bütçeler, hazırlama dönemleri ve işlevi açısından ekonomik, toplumsal, siyasal yaşamda oldukça önemli bir yer tutmaktadır. Oluşturulması ve gelir-gider planlaması, bütünü ile hükümetlerin sınıfsal tercihlerinin bir yansıması olan bütçenin belirlendiği süreçlerde, kamu adına yapılacak harcamaların hangi alanlara yöneleceğinin ve finansmanının kimlerden sağlanacağının kararları, bu tercihin bir yansımasını oluşturmaktadır.
Bu kapsamda her yıl olduğu gibi 2016 yılı bütçesinin oluşum süreci ve yapısı, ülkemizi ekonomik, sosyal ve siyasi alanda karanlığa sürükleyen AKP politikalarından bağımsız değildir, demokratik hak ve özgürlükler konusunda hükümetin duruşunu bir kez daha ortaya koymaktadır.
Öncelikle demokratik bir katılımdan uzak hazırlanan ve Sayıştay denetimini yok sayan bütçe, işçinin, emekçinin, köylünün, emeklinin, yoksulun, kadının, çocuğun, gencin, bir bütün olarak toplumsal alanın büyük bir bölümünün dışlandığı bir bütçedir. Kısaca 2016 yılı bütçesi halkın bütçesi değildir. Kamu gider ve gelirlerinin belirlenmesinde halkın söz sahibi olması anlamına gelen ve evrensel yasalarla korunan bütçe hakkı yine yok sayılmaktadır.
Önceki bütçeler gibi 2016 yılı bütçesinin ana kaynağı vergi gelirleridir. Dolaylı ve doğrudan vergiler kanalıyla tüm işçiler ve emekçiler bütçenin gelirini sırtlamaktadırlar. Vergi gelirlerinin yüzde 70’i dolaylı vergilerden, kalanı da yine büyük bölümünün emekçilerin maaşlarından, ücretlerinden elde edilen gelir vergisinden oluşmaktadır. AKP hükümeti 2016 yılında dolaylı vergi gelirini geçen yıla göre 72,2 milyar lira artırarak 351,5 milyar liraya yükseltmeyi hedeflemekte, toplam vergi hedefi ise 504,5 milyar liraya ulaşmaktadır. Gıda ve enerji fiyatlarının tüm dünyanın aksine Türkiye’de arttığı göz önünde bulundurulursa bu hedefin nasıl tutturulacağı sorusuna AKP iktidarının cevabı akaryakıt, otomotiv, iletişim, tütün ve alkollü içecek vergilerine yapılan zamlar olmaktadır. Dolaylı vergi kaynaklı bütçe gelirleri hasılatının hedeflendiği gibi elde edilmesi için tüketim borçlanma kanalıyla kamçılanmakta, fiyatlara yapılan zamlarla halkın cebinden daha yüksek vergiler elde edilmektedir.
2016 yılı bütçesinin harcama ve dağılım kısmı da finansmanı kadar sıkıntılıdır. Giderler dağılımı her yıl benzer bütçe paylaşım tarzlarına uyumlu olarak bu yıl da Saray politikalarına kaynak oluşturacak şekilde hazırlanmaktadır. Çalışma Bakanlığı’nın alacağı bütçe payı düşürülmüş, MİT ve Diyanet’in payları artırılmıştır. Cumhurbaşkanlığı bütçesindeki artış yüzde 9, MİT bütçesindeki artış yüzde 47’dir. Savunma ve güvenlik bütçesinde 11 milyar TL’lik artış öngörülerek, geçen yıla göre yüzde 20 gibi yüksek bir oranda artırılması ve toplamda 62 milyar 300 milyon TL’yi bulması, 2016 bütçesinin aynı zamanda yeni bir savaş bütçesi olarak oluşturulduğunu göstermektedir. Üstelik bu rakamlara Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlığa bağlı örtülü ödenek olmak üzere, iç ve dış güvenliğe ilişkin bazı kalemler ve kayıtlara geçmeyen kimi harcamalar dâhil değildir. Savunma ve güvenlik harcamalarının 2016 merkezi bütçesinin yüzde 11’ini oluşturmasının temel nedeni, AKP’nin içeride ve dışarıda izlediği güvenlik ve savaş politikalarından bağımsız değildir.
Öte yandan AKP, sermaye destekli rejimini güçlendirmek için, kamusal hizmetler alanını sermayenin tahakkümüne açmaya, eğitim gibi alanlarda rejimin ihtiyaçları doğrultusunda halkın geleceğine yön verme çabalarına devam etmektedir. Türkiye’de okul öncesi eğitimden üniversiteye kadar öğrenci başına yapılan kamusal eğitim harcamaları ve eğitim yatırımlarına ayrılan pay gerilemeye devam ederken, eğitim faaliyetlerine yapılan yatırımların oranı yüzde 11’lerden yüzde 8’lere inmiştir. Büyük çapta ticarileştirilmesi ve dinselleştirilmesi tamamlanan eğitim alanında, eğitim faaliyetlerinin maliyeti gün geçtikçe daha fazla velilerin omuzlarına yüklenmekte, bütçe harcamalarının büyük bir kısmının ciddi bir bölümü imam hatipleşmiş okullardaki personel giderleri oluşturmaktadır.
Sağlık alanında ise sağlık hizmetlerinin bütçeden finansmanı yerine katkı payı uygulaması ile halkın cebinden finansmanı anlayışı sürmektedir. Koruyucu-önleyici sağlık hizmetlerinden hızla uzaklaşılırken, bugün bütçeden ayrılan pay tedavi edici sağlık hizmetlerine yönelmekte, ilaç tekellerine, yüksek katkı paylı teknolojik hizmetlere ayrılmaktadır.
Tüm bu değerlendirmeler ışığında, 2016 yılı bütçesinin insanca yaşam ilkesini hayata geçirecek bir bütçe tasarımından uzak bir içerikle hazırlandığı ortadadır. Bu bütçe, antidemokratik bir işleyişle hazırlanmıştır; savaşçı politikalar eşliğinde, gelir dağılımını bozucu, sanayileşmeci, kalkınmacı bir büyüme perspektifi ile herkese eşit, ücretsiz, nitelikli ve ulaşılabilir bir kamu hizmeti anlayışını dışlamaktadır.
TMMOB Makina Mühendisleri Odası
Yönetim Kurulu