2017 Bütçesinde Yatırım ve Kalkınma Yok!
2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu TBMM’den sonra Cumhurbaşkanı tarafından onaylanarak yürürlüğe girdi. En geniş anlamıyla hükümetlerin sosyal sınıflara, toplumsal hak ve özgürlüklere ve demokrasiye ilişkin duruşlarının en çok somutlaştığı siyasal ve iktisadi bir belge niteliğinde olan Bütçe Kanunu, geçmiş yıllarda olduğu gibi toplumsal çıkarları gözetmeyen antidemokratik bir nitelikle hazırlanmıştır.
Sayıştay denetiminin devre dışı bırakılması, ödenek harcamalarının yasal sınırların üzerinde kullanılması ve gizli tutulması, bütçe dışı fonların varlığı, bütçe dışı gelirler ile harcamalar, bütçenin denetim ve şeffaflık ilkeleriyle oluşturulup işletilmediğini göstermektedir.
2017 yılı merkezi yönetim bütçesinin 598 milyar lira olarak belirlenen gelirlerinin 564,7 milyarı vergi gelirlerinden toplanacaktır. Giderleri 645,1 milyar lira olarak belirlenen bütçenin açığı da 2016 yılı tahmini olan 34,5 milyarı aşarak 46,9 milyar olarak belirlenmiştir.
2017 yılı merkezi yönetim bütçe hedefleri, önceki bütçeler gibi yatırım ve kalkınma boyutlarından yoksundur. 2016 yılı bütçesine dair geçici tahminler bir yana, 2015-2017 bütçeleri karşılaştırıldığında, bütçe büyüklüğünde iki yılda yüzde 36’lık artış gerçekleşirken, Cumhurbaşkanlığı bütçesi Merkezi Yönetim Bütçesi toplamındaki artışın neredeyse iki katına yaklaşarak yüzde 63 artırılmıştır. Aynı şekilde Başbakanlık bütçesi yüzde 70 artırılmıştır. Bu artışlara karşın, Milli Eğitim Bakanlığı bütçesindeki artış sadece yüzde 37 ile sınırlı kalmıştır. MEB bütçesinin yüzde 69’unun personel giderleri, yüzde 11’inin sosyal güvenlik devlet primi giderleri olduğu ayrıca gözetilmelidir. Eğitim yatırımlarına ayrılan pay açısından bakıldığında da 2002 yılından bu yana yüzde 17’den yüzde 8,5’a sert bir düşüş yaşandığı görülmektedir. Uluslararası eğitim bilgi ve becerilerine ilişkin ölçümlerde son sıralara düşen Türkiye’nin eğitim sistemindeki çürüme ve yozlaşmayı açıklayan durum bütçeye de yansımaktadır. Diğer yandan aynı anlayışla özelleştirme ve piyasalaşmaya yönelik sağlık harcamalarında aynı görünüm mevcuttur. 2015-2017 yılları arasında Sağlık Bakanlığı bütçesinde yaklaşık 3 milyarlık niceliksel artışa rağmen sağlık hizmetinin niteliğindeki gerileme her geçen gün daha ciddi sonuçlar üretmektedir. Sağlıkta dönüşüm programının bir parçası olan uygulamalar, koruyucu ve önleyici sağlık hizmetlerinin yerini ilaç tekelleri odaklı tedavi edici sağlık hizmetlerine bırakmıştır.
Ülkemizde giderek derinleşen bir diğer sorun ulaştırma alanındadır. Ulaştırma yatırımlarının birçoğu özelleştirme amaçlı üçüncü köprü ve havaalanı, Galataport, Haliçport, yüksek hızlı tren vb. projelere yöneliktir. Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı bütçesindeki artış, ulaştırmanın bir kamu hizmeti olarak sunulması anlayışından uzak özelleştirmeler gözetilerek 24,1 milyar liraya çıkarılmıştır.
Kamu sanayi sabit sermaye yatırımlarının GSYH içindeki oranı ise artık yüzdeler değil bindeler, kamu sabit sermaye yatırımları ise on bindelerle ifade edilmektedir.
Bütçeler artık gelir ve vergi adaletsizliğinin yayılmasının, yılbaşlarında başlayıp yıl içine yayılan zamların programatik bir aracı haline gelmiştir. 2017 bütçesinin en büyük geliri, halktan toplanan dolaylı ve dolaysız vergilerdir. Adaletsiz vergi unsurlarından biri olan dolaylı vergilerin tüm vergi gelirlerine oranı yüzde 70’tir. Tek başına ÖTV’deki artış yüzde 14’e yakındır. Bütçenin finansman yapısı, verginin en ağır şekliyle emekçi sınıflardan toplanmasına yöneliktir. Türkiye bu yönüyle vergilerin toplanmasında, dünyada eşine az rastlanır bir adaletsiz yapıya sahiptir.
Toplumu dini politikalarla kuşatma ile “güvenlik”, “savunma/silahlanma” aygıtlarının harcamaları da bütçeler içinde önemli bir ağırlık oluşturmaktadır. Örneğin 2017 yılında MSB bütçesi 2015’e göre yüzde 26, MİT bütçesi yüzde 80, İçişleri Bakanlığı bütçesi yüzde 49,6 oranında artacaktır. Diyanet İşleri Başkanlığı’na ayrılan yaklaşık 6,8 milyar TL, aralarında ekonomi, kalkınma, enerji ve tabii kaynaklar, bilim sanayi ve teknoloji, çevre ve şehircilik, sağlık, kültür ve turizm bakanlıklarının da yer aldığı on bir bakanlığın her birine ayrılan bütçeden fazladır. Diyanet İşleri Başkanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı gibi topluma nüfuz etme düzeyi yüksek olan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na ayrılan bütçe de 2015’e göre yüzde 33,1 oranında artarak 24,3 milyar TL’ye ulaşmıştır ve on beş bakanlığın her birinin bütçesinden fazladır.
Bu ve benzeri temel parametreler, 2017 yılı bütçesinin ülkenin ve halkın gereksinimlerine göre değil siyasal iktidarın projeksiyonlarına göre hazırlandığını göstermektedir. Kamu ve toplum yararını temel alan, gelir dağılımında adaleti sağlamaya ve insan onuruna yakışır bir yaşama dönük bir bütçe ne yazık ki söz konusu değildir.
Ali Ekber Çakar
TMMOB Makina Mühendisleri Odası
Oda Başkanı