BASINA ve KAMU OYUNA 3 Mayıs 2004
“IMF/DTÖ/DB temsilcisi gibi davranan AKP hükümeti kamusal alanın talan edilmesiyle birlikte yeraltı / yerüstü doğal kaynaklarımızı emperyalist tekellere peşkeş çekmek için çalışmalarını hızlı bir şekilde sürdürüyor.”
Uzun bir süredir çalışmaları süren “3213 Sayılı Maden Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı” TBMM Genel Kuruluna sevk edilmiştir. Yapılan yasal düzenlemeler madencilik sektörünün gelişmesine yönelik katkı yapmayacak aksine halkımızın önemli değerleri olan yer altı kaynaklarımızın kamu eliyle işletilmesinden vazgeçilerek uluslar arası tekellere peşkeş çekilmesi sağlanacaktır.Yapılmaya çalışılan düzenlemelerle madenlerimiz özelleştirilecektir. Tüm halkım malı olan madenlerimiz birkaç çıkarcının tekeline geçecek, yüzbinlerce çalışanın işsiz aşsız kalmasına neden olacaktır. Siyasal iktidarlar gerçekleştirmeye çalıştıkları politikalara kılıflarını da hazırlamışlar; “Kamu işletmeleri rasyonel çalışmıyor zarar ediyoruz.” Ancak bu sözde gerekçelerin hepsi yanlış ve kamuoyu bu yanlışla birlikte yönlendirilmeye çalışılıyor. Siyasal iktidarların 1980 yıllardan bu güne izledikleri politikalar sonucu madenlerimizin işletildiği ve geçmişte sanayimizin, kalkınmamızın öncüsü olan kamu kurumları yok edilmeye çalışılmıştır. Yapılan düzenlemelerle ülke Madencilik Sektörünün tamamen bitme noktasına geleceği açıkça görülmektedir.
Yapılmaya çalışılan değişikliklerle;
Ülkemizin en değerli yeraltı zenginliklerinden olan bor madenleri üzerindeki koruma kaldırılmakta, bor rezervleri uluslararası tekellerin ellerine terk edilmektedir.
Maden aramaları için verilen ruhsat süreleri, olması gerekenden çok daha fazla tutularak, yeraltı zenginliklerimizin değerlendirilmeden atıl bırakılmasının yolu açılmış olmaktadır. Bu durum, özellikle çok uluslu madencilik şirketleri tarafından, uluslararası pazarlardaki fiyat hareketlerini kontrol altında tutmak amacıyla, ülkemizdeki maden sahalarının üretim yapılmadan kapatılmasına izin verme anlamına gelmektedir.
Madencilik sektörünün ülke kalkınmasındaki kritik önemi, fazla miktarlarda üretilip yurt dışına satılarak döviz elde edilmesinde değil, ancak, yerli sanayiye düşük maliyette ve kaliteli girdi sağlamasındadır. Bu çerçevede, madencilik sektörünün planlanmasında ülke sanayi sektörleri ile entegrasyon ön planda tutulmalıdır. Bu husus, hazırlanan tasarıda tamamen ihmal edilmektedir.
Verimlilik ve etkinlik bakımından, Maden Kanunu kapsamına alınmasının getireceği önemli bir şey olmadığı bilinmesine karşın, Zonguldak Taşkömürü Havzası Kanun kapsamına alınarak TTK Kurumu’na yeni mali ve hukuki külfetler getirilmektedir. Bu durum, zaten darboğaz içindeki kurumu kapanma noktasına getirecektir.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın madencilik sektörünün gereksinimleri göz önüne alınarak yeniden yapılandırılmasına ve yetişmiş teknik elemanlarca güçlendirilmesine ilişkin hiç bir düzenleme değişiklik tasarısında mevcut değildir. Yasal mevzuatın uygulanması ve uygulamaların denetlenmesi bakımından, mevcut yönetsel yapıların yetersizliğinden kaynaklanan sorunlar bulunmaktadır. Bu sorunların çözülmemesi, etkin kamu denetiminin sağlanmasındaki zaafiyetin devam etmesine neden olacaktır.
Gelişmiş ülkelerde uygulanmakta olan, meslek odalarının, üyelerinin mesleki yeterliliklerini saptaması ve belgelendirmesi yetkisi kamusal denetim bakımından önemlidir. Yasada bu yönde yapılacak düzenlemeler madencilik sektörünün gelişimine katkı yapacaktır. Ancak, değişiklik tasarısında bu husus tamamen ihmal edilmektedir.
Madencilik faaliyetlerinin kaynak kaybına yol açmadan, çevreyle barışık, akılcı ve ekonomik kurallara göre ve iş güvenliği ve işçi sağlığı esasları çerçevesinde yürütülmesi, bilimsel ve teknik bilginin kullanımı ile mümkündür. Bu durum, sektörde bilim ve teknolojinin uygulayıcısı olan teknik elemanların istihdamını gerekli kılmaktadır. Tasarıya ilişkin tüm görüşmelerde bu hususun yasada yer almasına yönelik çabalar gösterilmiş, ancak, yukarıda bahsedilen irili ufaklı sermaye örgütlerinin önemli bir kısmı tarafından söz konusu çabalar engelleme ile karşılaşmıştır.
Sektörde yapılan her tür faaliyete ilişkin bilgi ve belgenin üretimi ve söz konusu üretimlerin saklanması son derece önemlidir. Teknik elemanlarca üretilecek maden arama projesi, maden işletme projesi, arama faaliyet raporu ve işletme faaliyet raporları, gerek sürdürülecek madencilik faaliyetlerinin etkinliği ve verimliliği gerekse gelecekte yararlanılabilecek belge niteliğinde olmaları bakımından özel önem taşımaktadır. Ancak, bürokrasiyi azaltma gerekçesiyle söz konusu belgelerden önemli oranda vazgeçilmekte, bu suretle geleceğe ışık tutacak bilgi birikiminin oluşması engellenmektedir.
Çevresel etkiler göz ardı edilerek herhangi bir ekonomik faaliyetin yürütülmesi kabul edilebilir değildir. Bu yöndeki yaklaşımlar uzun dönemde madencilik sektörünün gelişimi bakımından engelleyici olacaktır. Madencilik süreçlerinde ya da sonrasında çevrenin korunmasına ya da yenilenmesine yönelik önlemlerin alınması sağlanmalıdır. Ancak, tasarıda bu konuda yapılan düzenlemeler net, açık, anlaşılabilir ve uygulanabilir değildir. Bu şekliyle yeni sorunlara neden olacağı son derece açıktır.
Sonuç olarak, yasa değişiklik tasarısının bu şekliyle kanunlaşması madencilik sektörüne ve ülke sanayisine büyük zararlar verecektir. Bu tasarı en kısa sürede geri çekilmeli ve tüm tarafların katılımıyla; insanı ve insan emeğini merkeze koyan, bir yandan madencilik faaliyetlerinde kamunun etkin gözetim ve denetimini sağlarken, diğer taraftan söz konusu faaliyetlerin çevre ve ekosistemlerin korunmasını da gözeten, temel olarak ekonomik kalkınmaya ve yoksulluğun azaltılarak gelir dağılımının düzeltilmesi hedeflerine yönlendirilen bir “ulusal madencilik politikası” temelinde yeni bir Maden Kanunu zaman kaybedilmeden oluşturulmalıdır. Bu husus, gerek toplumun yararı gerekse madencilik sektörünün gelişimi bakımından son derece büyük önem taşımaktadır.
Saygılarımızla,
TMMOB MAKİNA MÜHENDİSLERİ ODASI
Oda Sekreteri
Ali Ekber ÇAKAR