Makina Mühendisleri Odası araştırmasına göre sanayide bölgesel uçurum azalmıyor, Anadolu çoraklaşıyor.
Sadece 2006 yılı ile 2015 yılı yatırımlarında sektörlerin ağırlığı incelendiğinde, imalat sanayinin payının 6 puan gerileyerek yüzde 35’ten yüzde 29’a düştüğü görülüyor. Bu azalma ağırlıkla özel sektörün imalat sanayine yatırımdan uzak durmasından kaynaklandı.
TMMOB Makina Mühendisleri Odası, her ay iktisatçı-yazar Mustafa Sönmez‘in katkısıyla hazırladığı sanayinin sorunları bülteninin on yedincisini “Sanayide bölgesel uçurum” sorununa ayırdı.
TÜİK, Kalkınma Bakanlığı, Ekonomi Bakanlığı, SGK, Hazine verileri kullanılarak yapılan araştırmada imalat sanayisinde bölgesel uçurumların sağlanmış görünen teşviklere rağmen azalmadığına dikkat çekildi. Araştırmanın bulguları şu başlıklarla ifade edildi:
Tüm ekonomiyi sürükleme gücü, dinamizmi olan imalat sanayisi, özellikle son 5 yılda hızla ivme kaybediyor. İmalat sanayisinin ivme kaybında, Anadolu’daki sanayinin erimesi, kurutulması, potansiyelinin atıl kalması önemli bir etken. Tarihsel olarak bir kısmı kamu, bir kısmı özel sektörce gerçekleştirilen Anadolu’daki imalat sanayisi, kamudaki hızlı özelleştirmeler-kapatmalar, özel sektörde ise yıkıcı ithalat ve teşviksizlik nedeniyle yaşanan gerileme ile önemli erozyonlar gösterdi.
Ekonominin genelinde milli gelirin üretimi, Türkiye coğrafyasına dengeli dağılmamakta, hatta Türkiye, bu konuda OECD ve AB sıralamalarında dengesizlikte en öndeki ülkeler arasında yer almaktadır.
Sanayisizleşme tüm ülke için ciddi bir tehdit olmayı sürdürürken, var olan sanayi İstanbul odaklı ve İstanbul’un inisiyatifinde “Marmara odaklı” biçimde çarpıklığını koruyor. 2013 “Yıllık Sanayi ve Hizmet İstatistikleri” imalat sanayisinde yaklaşık 3,5 milyon işçinin çalıştığını gösteriyor ve İstanbul’un yüzde 28 payla hakimiyetini ortaya koyuyor. Marmara Bölgesinin payı ise yüzde 52’ye ulaşıyor.
Veriler, Doğu ve Güneydoğu’nun imalat sanayisindeki cılızlığını da sergilemektedir. Nüfusun yüzde 18’inin yaşadığı bu bölgede imalat sanayisi çalışanlarının ancak yüzde 3’ü istihdam ediliyor ve toplam cirodaki pay da yüzde 2’nin altında kalıyor.
Bölgesel uçurumu biraz olsun daraltmak için bugüne kadar izlenen politikalar etkisiz kalmaya devam ediyor. Her şeyi teşvik etmekten, seçici olamayan, özel bir bölgeyi, sektörü teşvik edemeyen mevcut teşvik programı, sonuçta, amaçlanan bölgesel uçurumu daraltmaya yetecek gibi görünmemektedir. Nitekim 2012 Haziran–2015 sonu döneminde 309 milyar TL’lik yatırımın teşviklerle destekleneceği kararlaştırılmış, ancak sektörel olarak bakıldığında imalat sanayisinin bu toplamda payı yüzde 38’de kalmıştır.
Yatırımların bölgesel dağılımı, teşvik politikalarının dengesizliği azaltamadığını göstermektedir. Teşvike bağlanan 309 milyar TL’lik yatırımdan İstanbul’un da yer aldığı 1. bölge yüzde 35 ile ilk sırayı almıştır. Yine Batı’da yer alan 2. bölge ve 3. bölge yüzde 31 pay almışlardır. Böylece teşvikli yatırımların üçte ikisi zaten gelişmiş ve görece gelişmiş bölgelere yapılmıştır. Buna karşılık en az gelişmiş bölge Doğu ve Güneydoğu(6. bölge) teşvikli yatırımlardan ancak yüzde 5 pay alabilmiştir.
Yatırımların patinaj yaptığı, özellikle sanayi yatırımlarının askıya alındığı son yıllarda, yeni bir büyüme paradigması, sanayiye yeni bir bakış açısı, yatırımları özendirecek yeni bir yaklaşım gerekmektedir
Üretilecek yeni paradigmada, “seçici” teşvik kadar “caydırıcılık” aracı da devreye alınmalı, İstanbul başta olmak üzere, bazı bölgelere, sanayi yatırımların yönelmesinin önüne engeller konulmalıdır. Sanayide kamu yatırımcılığı etkili bir biçimde rol almalı, yerel inisiyatiflerin, kooperatiflerin, yerel yönetimlerin de imalat sanayisini geliştirmeleri için etkinleştirilmiş ve demokratikleştirilmiş merkezi planlama ile koordineli, büyüme çabaları desteklenmelidir.