Makina Mühendisleri Odası açıkladı: Rastgele ve politikasız yabancı sermaye daveti, sanayinin kâr oranı yüksek dallarının iyice yabancı kontrolüne geçmesine, pazar egemenliklerine yol açmıştır. En büyük 500 firmanın 126 yabancı sermayeli şirketinin satışları, brüt katma değerde, ihracatta payları yüzde 40’ları bulmaktadır.
Fiyatların en hızlı arttığı gıda sanayinde yabancılar hızla hakimiyet kuruyor. Otomotiv, beyaz eşya, elektronik, kimya sektörlerinde de yabancı firma egemenliği artıyor.
TMMOB Makina Mühendisleri Odası, her ay iktisatçı-yazar Mustafa Sönmez’in katkısıyla hazırladığı sanayinin sorunları bülteninin on dördüncüsünü sanayide yabancı firma egemenliği konusuna ayırdı.
Merkez Bankası, Hazine ve İSO verileri kullanılarak yapılan araştırmada sanayide yabancı sermayenin hakimiyetinin arttığına, rastgele, politikasız, denetimsiz yabancı sermaye davetinin sanayiyi geliştirmediği ve birçok olumsuzluk yarattığına değinildi. Araştırmada şu noktalar öne çıkarıldı:
Türkiye ekonomisine, 2002 öncesi yılda 2,5 milyar dolar olarak hesaplanan kaynak girişi 2002–2015 döneminde yıllık 37 milyar doları buldu.
Bu dönemdeki yabancı kaynak girişinin ancak dörtte biri doğrudan yabancı yatırım biçiminde, kalan dörtte üçü de borsaya yatırım ve kredi-mevduat biçimlerinde gerçekleşti.
2002–2015 döneminde gerçekleşen 130 milyar dolarlık doğrudan yabancı sermaye girişinin imalat sanayi yüzde 23’ünü, madencilik ve enerji ise yüzde 13’ünü aldı. Böylece geniş anlamda sanayi, doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının yüzde 38’ini alırken kalan yüzde 62 hizmetler sektörüne yöneldi.
Gelen doğrudan yabancı yatırımın “yeni yatırım” olması tercih edilir. Oysa Türkiye pratiğinde yabancıların girişi daha çok özelleştirilen Tekel, Petkim gibi KİT’leri, yerli özel yatırımcının kurulu tesislerini satın almaya, ortak olmaya dönük olmuştur. Bu anlamda yeni yatırımdan çok el değiştirme, ele geçirme daha çok öne çıkmıştır.
Adeta, gelsin de ne olursa, ne büyüklükte, nereye isterse gelsin, keyfiyetiyle yabancı yatırım kabul edilmiştir. Bu rastgele ve politikasız yabancı sermaye daveti, sonunda sanayinin kâr oranı yüksek dallarının, gıda gibi stratejik alanların bile yabancı kontrolüne geçmesine, pazar egemenliklerine yol açmıştır. Otomotiv, beyaz eşya, elektronik, kimya sektörlerinde de yabancı firma egemenliği artıyor.
İSO 500 sıralamasına giren 126 yabancı sermayeli firmanın satışlar, brüt katma değer, ihracattaki payları yüzde 40’ları bulmaktadır. En büyük ilk 100 İSO arasına giren 33 yabancı sermayeli büyük firmanın, İSO 500 satışlarının yüzde 21’ini, brüt katma değerin yüzde 32 sine yakınını, kârların yüzde 22’sini elde ettikleri anlaşılmaktadır. Bu veriler, daha az sayıda güçlü yabancı sermayeli firmanın sanayideki hakimiyetinin daha yüksek olduğuna işaret etmektedir.
Yabancılara, Türkiye ekonomisinin öncelikleri dikkate alınarak yön verilmemiş, tersine yabancılar, küresel politikalarına uyan oyun planlarını Türkiye’de istedikleri gibi uygulamışlardır.
Bu ilkesiz, rastgele, politikasız yabancı yatırım kabulünün genelde ekonomiye, özel olarak da sanayiye getireceği yararlar sınırlı kalmakta, güç, daha çok yabancı yatırımcıların eline geçmektedir.
Türkiye’nin dış kaynağa bağımlılığını azaltıcı bir yaklaşıma ihtiyaç daha çok artmaktadır. Bu duyarlılıkla, yabancı kaynak girişinde doğrudan yatırım türüne öncelik verilirken gelecek yatırımcıda da sanayiyi geliştirici, teknoloji transferi sağlayan, istihdamı artıran, döviz ve vergi kazandıran özellikler aranmalı ve böyle bir seçicilikle yatırım başvuruları süzgeçten geçirilmelidir.