Büyüme, OHAL ikliminde ağır emek sömürüsüyle gerçekleşti
TMMOB Makina Mühendisleri Odası, her ay iktisatçı-yazar Mustafa Sönmez’in katkısıyla hazırladığı sanayinin sorunları bülteninin 34’üncüsünü “2017’de büyüme” konusuna ayırdı.
TÜİK, Kalkınma Bakanlığı, OECD, Hazine Müsteşarlığı ve çeşitli bakanlık verileri kullanılarak yapılan analizde, üçüncü çeyrekte gerçekleşen flaş büyümenin baz etkisine dayandığı, yılın 9 ayının büyümesinin de OHAL ikliminde ağır emek sömürüsüne dayandığı kaydedildi. Sıcak para ağırlıklı dış borçlanma ve bütçeye büyük açıklar verdiren devlet teşviklerinin büyümenin ana payandaları olduğunun belirtildiği analizde, aynı iklimin 2018’de devam etmeyeceği ve ekonominin 2018’de daha düşük oranlı büyüme ile yetinmek zorunda kalacağı belirtildi.
Analizin bulguları ve öngörüler şu başlıklarla ifade edildi;
2017 üçüncü çeyrek büyümesi yüzde 11’i, 9 ayda da yüzde 7,4’ü bulan Türkiye ekonomisinin bu performansının arka yüzünde bir dizi kırılganlık ve ötelenen sorun birikimi var.
Geniş anlamda sanayide büyüme son 3. çeyrekte ortalama yüzde 9,5’i bulmuş, sanayi lokomotif sektör olmuştur. İmalat sanayinin katma değer artışı, üçüncü çeyrekte iç pazar odaklı, özellikle dayanıklı mallara talep üstünden gerçekleşmiştir. Sanayi üretimi yüksek tempoda seyrederken yatırım ayağında ilk 9 ayda inşaat yine öne çıkmıştır; bunun da sanayisizleşmeyi körüklediği belirtilmelidir.
Parıltılı büyüme verilerinin arkasında dönemsel dış dünya konjonktüründen kaynaklanan dış sermaye akışı, özellikle sıcak para girişi vardır. Bu dış kaldıracın yanında, AKP rejiminin bütçe açığını artırma pahasına uygulattığı kredi genişlemesi, vergi kolaylıkları, İşsizlik Sigortası Fonu’nu hovardaca harcattıran teşviklerden de söz edilmelidir.
2017 boyunca dış borç ağırlıklı kaynak girişi 30 milyar doları bulurken sadece bu yıl 20 milyar dolara yakın sıcak para akışı yaşanmış, bu giriş, dolar kurunu Eylül ayına kadar aşağı çekerek ithalatı artırmıştır. Bu kaldıraçla büyüme artarken öte tarafta dış borç stoku 435 milyar dolara kadar çıkmış, firmaların döviz yükümlülükleri 212 milyar dolara kadar yükselmiştir. Özellikle Ekim ayı sonrası hızlanan döviz fiyatı, Merkez Bankası’nı faiz artırmaya zorlamakla kalmamış, döviz fiyatı yüksek seyrini koruyarak ekonomiyi yüksek faiz-yüksek döviz kıskacına almıştır.
İçeride açılan ve 1,5 yılda yüzde 34’e ulaşan bol kepçe kredi genişlemesine kefil olan devlet hazinesi, belli bir riski de üstlenmiştir. Kredi dönüşlerinde aksama hem banka sistemini hem de Hazine’yi zor duruma sokabilecektir.
Yılın ilk 9 ayının tamamında, büyük çevre tahribatı, tarih ve doğa varlıklarını yıkıma dayanan inşaat furyasına karşılık, sanayiyi geliştirecek makine teçhizat yatırımlarında düşük tempo gözlenmesi vahim bir olgudur.
Öte yandan büyümenin bölüşüm ayağı, büyümenin OHAL ikliminde ağır emek sömürüsüne dayandırıldığını göstermektedir. TÜİK’in gelire göre GSYİH verileri, işgücünün gelir pastasından aldığı payın 5 puan azaldığını, sermaye gelirlerinin ise 7 puan, işgücü aleyhine arttığını göstermektedir. Ayrıca, işgücü verileri, Eylül’de işsizliğin yüzde 11’e yaklaştığını, büyümenin istihdam yaratmadığını, yaratılmış görünen 1,5 milyon istihdamın ise SGK verilerine göre geçici stajyer-kursiyer istihdamından kaynaklandığını ortaya koymaktadır.
Kısacası, iki haneli enflasyon ve işsizlik, büyük bütçe açıkları ve 42 milyar dolara ulaşan cari açıkla, sıcak para girişine bağımlı büyümenin 2017’ye ağır maliyeti olduğunu, bu maliyetin 2018’e taşındığını belirtmek gerekir. Dış ve iç şartlar zorlanarak, OHAL ikliminde gerçekleştirilen büyümenin 2018’de tekrarı mümkün olmayacak, ekonomi hızla ivme kaybedecektir.