Sanayi küçülme yolunda
TMMOB Makina Mühendisleri Odası, her ay iktisatçı-yazar Mustafa Sönmez’in katkısıyla hazırladığı sanayinin sorunları bülteninin 22’ncisini “Sanayide küçülme sorunu” konusuna ayırdı.
TÜİK, Kalkınma Bakanlığı, IMF, Hazine ve çeşitli bakanlık verileri kullanılarak yapılan analizde, sanayinin yılın son çeyreğine küçülme eğilimleri taşıyarak girdiği ve 2017’de bu eğilimlerin güçlenebileceği konusunda uyarılar yapıldı.
Analizin bulguları ve öneriler şu başlıklarla ifade edildi:
Türkiye ekonomisi yılın son çeyreğine düşük büyüme, yüksek enflasyon ve yüksek işsizlik ile girdi. Ekonomide özellikle dış denge kaynaklı kırılganlık devam ediyor. Politik ve jeopolitik riskler her geçen gün biraz daha artıyor. Özellikle basın ve ifade özgürlüğüne, muhalif partilere dönük hukuksuz icraatın Türkiye’nin risk primini yukarı çekerek, ülkeyi Brezilya’nın ardından ikinci yüksek riskli ülke yapması, alarm vericidir.
Risklerin yükselmesinin etkisiyle, küresel derecelendirme kuruluşları Türkiye’nin kredi notunu indirmiş ve bu da ekonominin bel bağladığı dış kaynak girişini yavaşlatmıştır. Bunların etkisiyle Türk Lirası ABD doları karşısında hızla değer yitirmekte, bu, ekonomiyi daraltıcı bir etki yaparken, birikmiş dış borç yükünün de faturasını hızla ağırlaştırmaktadır. Ekonomik daralma, istihdamı, işsizliği ve gelir eşitsizliklerini artırmaktadır.
Sanayi üretiminde büyüme düşük tempoda ilerlemektedir. Eylül ayı itibariyle yıllık düşüş yüzde 2,2’yi bulmuş, özellikle dayanıklı tüketim mallarındaki yüzde 9,5 iniş dikkat çekmiştir.
Yıllık büyümenin, revize edilen OVP’deki yüzde 3,2’ye bile ulaşmayacağı görülmektedir. IMF’nin Kasım ayı tahmini yüzde 2,9’dur. Bu düşük tempolu büyüme eğiliminin önümüzdeki yıl da sürme ihtimali yüksektir. Türkiye’nin yükseltilen riskleri, dış sermaye girişini azaltırken, azalan girişlerin büyümenin de rüzgarını keseceği bilinmektedir.
Bu bütünlük içinde sanayi üretiminde büyüme düşük tempoda ilerlemekte, bazı alt sektörlerde şimdiden küçülme yaşanmaktadır. Sanayide yatırım neredeyse durmuştur. Üretim ve yatırımlardaki düşüş, sanayi istihdamına yansımış ve sanayideki istihdamın toplamdaki payı yüzde 19’a kadar inmiştir.
Sanayi net ihracatının büyümeye katkısı sıfırdır. Tamamen iç talebe bağımlı hale getirilen sanayide, otomobil, beyaz eşya, ev elektroniği gibi dayanıklı tüketim malları üretiminde önemli bir daralma yaşanmaktadır.
Sermaye girişinde azalmanın olumsuzluklarını en yakından yaşayacak sektör sanayidir. Sanayide üretim, yatırım ve istihdamda düşük tempolu dönem 2017’de de süreceğe benzemektedir.
Ekonomide büyüme oranı düşük seyrederken cari açık, turizm geliri düşüşleri, yükselmeye başlayan enerji fiyatları ve kâr transferlerinin hızlanması sonucu tekrar yükselmeye başlamıştır. Cari açık, büyük ölçüde kısa vadeli sermaye hareketleri ve kaynağı belirsiz net hata noksan kalemiyle finanse edilmektedir. Bu da kalitesi düşük ve riskli bir finansman yoludur.
İç denge ya da mali istikrar açısından birincil öneme sahip olan bütçe, açık vereye başlamıştır. Türkiye ikiz açık olarak tarif edilebilinecek bütçe ve car açık tuzağı ile karşı karşıya kalabilir.
2017-2019 dönemine ait açıklanan Orta Vade Program hedefleri oldukça iyimser temelde hazırlanmıştır, hedeflerle gerçeklik arasında büyük çelişkiler bulunmaktadır.
Ekonomideki olumsuzlukları aşmanın yolu sadece ekonomik önlemlerden değil, ülkedeki politik ve jeopolitik riskleri azaltmaktan, bu da gerilimlere yol açan anti demokratik iklimden uzaklaşmaktan geçmektedir. Dolayısıyla, tüm ekonomik aktörlerin de ekonomik ve politik iklimi normalleştirme, demokratikleştirme gayreti içinde olmaları zorunludur.