MMO: “Sanayide Az Sayıda Firma Egemenliği Artıyor…”
Makina Mühendisleri Odası açıkladı: İmalat sanayinin dörtte birinde yoğun tekelleşme var. Özelleştirmeler devlet tekellerinin özel tekellere dönüşmesini engelleyemedi.
Anayasanın 167. Maddesi, devlete açıkça piyasalarda oluşacak fiili yahut anlaşma sonucu doğacak tekelleşmeyi ve kartelleşmeyi önleme görevi vermiş ve bununla ilgili rekabet kurulu görevlendirilmişken, tekelleşme doludizgin devam ediyor.
TMMOB Makina Mühendisleri Odası MMO), her ay iktisatçı-yazar Mustafa Sönmez’in katkısıyla hazırladığı sanayinin sorunları bülteninin dokuzuncusunu “Sanayide Az Sayıda Firma Egemenliği” konusuna ayırdı. TÜİK verileri kullanılarak yapılan araştırmada imalat sanayinde artan yoğunlaşma, az sayıda firma egemenliğine örnekleriyle yer verildi.
Araştırmanın bulguları şu başlıklarla ifade edildi;
Türkiye imalat sanayiinin öteden beri karakteristik özelliklerinden biri, alt sektörlerde az sayıda firma egemenliğinin hüküm sürmesidir. Bu durum, Türkiye ekonomisi içinde önemli bir kırılma sayılan 1980 öncesinin ithal ikameci sanayi dönemi için de eleştiri konusuydu, 1980 sonrası dünya ekonomisine açılımın yaşandığı “dışa açık” dönemde de dış rekabet iddialarına rağmen, monopolistik (tekelci) ve oligopolistik (az sayıda firma egemenliği) yapılar, sorun alanı olmaktan çıkamadı.
Türkiye İstatistik Kurumu TÜİK bu durumu 2006 yılından bu yana yayımladığı “Sanayi ve Hizmet Sektöründe Yoğunlaşma” araştırmalarıyla da ortaya koymaktadır. TÜİK, 525 farklı sınıfın 108’inde en az 4 firmanın toplam dal cirosunun yüzde 70’inden fazlasını kontrol etmesini “çok yüksek yoğunlaşma” olarak adlandırmaktadır.
TÜİK’in verilerinde, sanayi ve hizmet sektörlerini kapsayan 525 dalın 223’ü imalat sanayindedir ve imalat sanayinin dörtte birinde çok yüksek derecede yoğunlaşma gözlenmektedir.
Tekelci özellikteki sektörlerin başını petrol rafinajı çekmektedir. 2005 öncesine kadar kamu mülkiyetinde bulunan Tüpraş’ı özelleştirmeden satın alan Koç Grubu, sektördeki monopol konumunu da devralmıştır
Ulaşım politikasını karayolu tercihi üstüne inşa eden ve hep bunu pekiştiren Türkiye’nin hızla geliştirilen yabancı sermayeli otomotiv, lastik ve öteki ulaşım sektörlerinde de az sayıda firma egemenliği söz konusudur.
Otomotivi tamamlayan lastik sektörü, oligopolistik piyasaya sahip bir diğer alt sektördür. 1980 öncesinde yabancı sermaye ortaklı Goodyear ve T. Pirelli tarafından paylaşılan sektöre daha sonra Sabancı Grubu yine yabancı ortaklı Brisa ile katılırken bir kamu kuruluşu olarak kurulan Petlas daha çok havacılık sektörüne dönük üretimiyle dahil oldu.
Petrokimya alt dalında tek firma durumundaki Petkim, halk arasında orlon olarak bilinen akriliğin tek üreticisi Dinçkök Grubu’nun firması Aksa, temizlik maddeleri sektörünün egemeni Hayat Kimya bulundukları sektörlerin hakimleri arasındadır.
Çimentoda Sabancı Grubu’na ait Akçansa ve Çimsa piyasaya hükmeden şirketlerdir.
Cam sektörü kuruluşundan beri fiili tekel durumundadır. Demir-Çelikte hakim kuruluş Erdemir’i 2006 yılında Özelleştirme İdaresi ihalesinden satın alan OYAK, İsdemir ile birlikte sektöre hakim durumdadır.
Anayasanın 167’nci maddesi devlete açıkça piyasalarda oluşacak fiili yahut anlaşma sonucu doğacak tekelleşmeyi ve kartelleşmeyi önleme görevi vermiştir. Devletin 1982 Anayasası’nın kendisine verdiği bu görevi ifa etmesi için, 1994 yılında 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun kabul edilmiş ve 1997 yılında bu Kanunu uygulamakla yükümlü otorite Rekabet Kurumu tesis edilmiştir.
TÜİK’in verilerinden anlaşılacağı üzere sanayi dışı sektörlerde de müdahaleyi gerektirecek büyük yoğunlaşmalar, daha doğrusu tekelci ve tekelimsi eğilimler artmaktadır. Bu durum Rekabet Kurulu’nun anayasal yükümlülük gereği daha etkin çalışmalar yürütmesini gerektirmektedir.