Makina Mühendisleri Odası araştırmasına göre büyüme ve istihdam verileri, sanayi ve inşatta büyüme ile uyumlu olmayan bir istihdama işaret ediyor.
Yeni bir büyüme ivmesi yakalamanın zorluğu karşısında işverenlerin tensikata gidebilecekleri ve kıdem tazminatı yükünden kurtulmak için baskılarını artıracakları bildirildi.
TMMOB Makina Mühendisleri Odası, her ay iktisatçı-yazar Mustafa Sönmez’in katkısıyla hazırladığı sanayinin sorunları bülteninin yedincisini “Sanayide büyüme-istihdam ve işsizlik” konusuna ayırdı.
TÜİK verileri kullanılarak yapılan araştırmada büyüme ile istihdam arasındaki uyumsuzluğa dikkat çekildi. Araştırmanın bulguları şu başlıklarla ifade edildi:
2001 krizinin ardından IMF ile birlikte uygulamaya konulan ekonomik programın görece istikrar sağladığı Türkiye ekonomisine 2003 sonrasında yoğun dış kaynak girişi yaşandı. Yılda ortalama 40 milyar doları bulan bu önemli dış kaynak girişi ile ekonomi yılda ortalama yüzde 5’e yakın büyürken istihdam da hızla arttı. 2005 yılında 19,6 milyon olan istihdam 2014 yılında 26 milyona yaklaştı. Bu, 10 yılda 6 milyonun üstünde bir istihdam artışı anlamına gelmektedir. Başka bir ifadeyle yılda ortalama 600 bin kişinin işe yerleştirilmesi anlamına gelmektedir.
2005–2014 döneminde sanayide yıllık büyüme ortalama yüzde 4,8’i bulurken istihdam da bu sürede 4,2 milyondan 5,3 milyona çıkarak bu sürece eşlik etmiştir. Bu, 1 milyonun üstünde bir sanayi istihdamı artışı demektir. İlk bakışta “istihdam dostu”, “istihdam yaratan büyüme” gibi görünen bu fotoğraf sorunludur. Zira 2014’e gelindiğinde GSYİH’de sanayinin payının yüzde 19,5’a düşmesine karşılık istihdamdaki payının yüzde 27,7’ye çıktığı görülmektedir. Bu da aradaki puan farkının 6,6 puana çıkmış olması demektir. Ortada büyüme ile uyuşmayan bir istihdam fazlalığı vardır.
Sanayi ve inşaatta yaratılmış görünen istihdam ile büyüme gerçeği arasında açıklanabilir bir uyum bulunmamaktadır. Hem sanayinin hem inşaat sektörünün istihdamındaki artış, özellikle bazı konjonktürlerde ve özellikle son üç yılda bu sektörlerdeki büyümenin çok üstünde seyretmektedir.
Bu durum eğer bir istatistiki kalite düşüklüğünden kaynaklanmıyorsa, söz konusu sektörlerde firmaların ani daralma ve genişleme anlarında istihdamda fazla ayarlama yapmadıkları, daha istikrarlı bir büyüme ivmesini yakalama umuduyla istihdamlarına dokunmadıkları şeklinde yorumlanabilir.
Bunun yanı sıra, kıdem ve ihbar tazminatları yükü de firmalar açısından istihdamda tasarruf konusunda caydırıcı bir rol oynuyor olabilmektedir. Ayrıca, ücretlerin düşüklüğü de, firmalara tasarrufu istihdamdan başlatmama konusunda etkili olabilmektedir.
Ancak, alışıldık bir büyüme ivmesinin yakalanmasının zorlaştığı son 3 yıl ve yakın gelecek, risklerin artması ile birlikte başta sanayide olmak üzere öteki sektörlerde de firmaları tensikata zorlayabilecektir.
Makine Mühendisleri Odası’nın araştırmasının sonuç bölümünde ise şöyle denildi;
“Özellikle sanayi işverenleri, yakın zamanda istihdamı azaltmaya gidebilirler ve bunun için de kıdem tazminatı yükünü hafifleştirecek düzenlemeleri yeni kurulacak hükümetten ‘mikro reform’ adıyla yeniden isteyebilirler.
Emek örgütlerinin, örgütsüz işçileri bu durumdan haberdar ederek örgüt çatısı altına çağırmalarından ve örgütlü mücadeleyi daha da yükseltmelerinden, yani mücadeleden başka direnme yolu bulunmamaktadır.
Sanayide atıl görünen işgücünü tasfiye etmek yerine, sanayide kapasite kullanımını daha da yükseltecek, yeni yatırımlarla atıl işgücünü kullanacak sanayi odaklı bir büyüme paradigmasının mümkün olduğu da tüm yetkililere ayrıca hatırlatılmalıdır.”