TMMOB SANAYİ KONGRESİ 2017
SONUÇ BİLDİRİSİ
Makina Mühendisleri Odası (MMO) sekretaryalığında TMMOB adına düzenlenen Sanayi Kongresi 2017, 8-9 Aralık 2017 tarihlerinde Ankara’da İMO Teoman Öztürk Konferans Salonu’nda başarıyla gerçekleştirildi.
1962 yılından bu yana yapılan, 1987 yılından itibaren geleneksel olarak iki yılda bir düzenlenen sanayi kongrelerinin yirmi birincisi “Sanayisizleşen Türkiye ve Mühendisler” ana temasıyla düzenlendi. Kongrede, sanayisizleşme sürecinde mühendislerin sosyo-ekonomik durumları, sanayileşme ve kalkınmaya dönük hamlelerde üstlendikleri roller konuşuldu.
İki gün süren kongre, Küresel Eğilimler ve Türkiye başlıklı açılış oturumu ile başladı. Bu oturumda; küresel kapitalizmin bugünkü dinamikleri, gelecek eğilimleri ve bu genel görünüm içinde Türkiye’nin tercihleri ve aldığı yer tartışıldı. Ardından gerçekleşen “Büyüme, İstihdam, Gelir Dağılımı ve Teşvikler” başlıklı oturumda Türkiye’ye özgü büyüme modeli, büyüme verilerinin hesaplanmasında yapılan değişikliklerin makro dengelere nasıl yansıdığı ve enerji politikaları sunumları yer aldı. Günün son oturumunda ise; “Sanayinin Genel Sorunları: İstihdam, Finansman ve Mekan”da sanayi-istihdam ilişkisi, kayıt dışı çalışma, istihdamda ücretlerin toplumsal cinsiyet açısından analizi, teknolojik dönüşüm alt başlıklarında sanayiye özgü sorunlar ve istihdama yansımaları tartışmaya açıldı.
Bu yıl, diğer kongrelerden farklı olarak kongrenin ikinci gününde ağırlıklı olarak, Oda’nın alan araştırmaları ve raporlarına yer verildi. İkinci günün ilk oturumunda “Fabrika, Toplumsal Yaşam ve Kent Deneyimleri Araştırması” başlıklı Oda alan çalışmasının sunumu yapıldı. Gaziantep, Ergene Havzası ve Konya/Karaman’da gerçekleştirilen saha çalışmalarında mühendislerin üretim sürecinde yaşadıkları dönüşüm ve kentle kurdukları bağa dönük yapılan analizin sonuçları değerlendirildi. Ardından Makina İmalat Sanayi Sektör Araştırması, KOBİ’ler, OSB, KSS ve Teknoparklar üzerine Oda raporlarının sunumları yapıldı. Aynı oturumda TMMOB Gıda Politikaları Çalışma Grubu’nun hazırlamış olduğuGıda Sanayi ve Mühendisler başlıklı sunum gerçekleşti. “Teknoloji ve Mühendislik” oturumunda son zamanların tartışmalı başlıklarından olan dijital dönüşüm, Endüstri 4.0 tartışılırken, aynı zamanda kalkınmada mühendislerin rolü konuşuldu. Kongrenin “Sanayileşme, Kalkınma ve Mühendisler” başlıklı son oturumunda ise sanayisizleşen Türkiye’de mühendislerin durumu ve alternatif çözüm önerileri tartışıldı.
Oturumda sunulan bildiriler ile salondan sağlanan katkılar sonucunda oluşturulan görüş ve öneriler aşağıda kamuoyunun dikkatine sunulmaktadır.
Türkiye, makro ekonomik ve sosyal verilerden de izlenebileceği gibi bir sanayisizleşme süreci içindedir. Bu olgu iki yolla saptanmıştır; birincisi sanayi verilerindeki değişimlerin ortaya koyduğu sonuçtur. Üretim alanlarının tahrip edildiği, dış tasarruflara dayalı, finansal spekülasyon ve şişirilmiş değerler sistemini baz alan inşaat odaklı büyüme stratejisi ile gün geçtikçe ülkemiz sanayileşme olanaklarından uzaklaşmaktadır. 15 yıldır izlenmekte olan ekonomi politikaları sanayi üretimini geri plana atarken, toplumsal refaha katkı sağlamayan, gelir dağılımını daha da adaletsiz hale getiren kent rantı odaklı inşaat-emlak sektörünü, perakendeciliği, hizmet sektörlerini özendirmiş ve öne çıkarmıştır. Bu sürecin bir sonucu olarak imalat sanayi verileri, özel sektör üretken yatırım verileri ve bu sektörlerde yer alan istihdamda bozulma gözlenmektedir. Sanayiden hızla kopuş, ülke kaynaklarımızın ve emek gücümüzün ülkeye ve toplumsal refaha katkı sunmayacak ölçüde kullanılmasına neden olmaktadır.
Sanayisizleşme olgusunun bir diğer izlendiği yer ise sosyal alandır. İstihdamın niceliksel değişiminin yanında niteliksel olarak yaşanan değişim ekonomik ve sosyal haklarda ciddi bir gerilemeye neden olmaktadır. Aynı zamanda Türkiye ekonomisini kalkınmacı bir yola sürükleyecek istihdam potansiyeli de tahrip edilmektedir. Bu durumun en somut yansımaları, mühendislerin yaşadığı değişimden de gözlenebilmektedir. Mühendislik mesleği bir yandan itibarsızlaştırılır ve değersizleştirilirken diğer yandan işsizlik ve güvencesizleşme sorunlarının ağırlaştığı gözlenmektedir. Bu süreç ülkemizin gelişmiş ülkelerin teknoloji pazarı haline gelmesi, teknoloji üretiminde, projelendirme ve mühendislik tasarımında, Ar-Ge ve yerli üretimin gerilemesi gibi her geçen gün daha da olumsuz bir tablo çizen sonuçlara yol açmaktadır. Açık bir şekildemesleki düzlemde bilim, teknoloji, Ar-Ge, inovasyon, sanayi, enerji, çevre ve kentleşme politikalarının dinamik gücü olan mühendis ve mimarlar, 15 yılda AKP iktidarı tarafından önemsizleştirilmiş ve itibarsızlaştırılmaya çalışılmıştır.
AKP tarafından uygulanan yeni sermaye birikimi süreci, başta kentsel, kırsal, doğal kaynak yağması ve özellikle kentlerdeki dönüşüm programından beslenmektedir. Kentler, doğal çevre, kültürel miras ve yeraltı-yerüstü kaynakları, rant çıkarlarına tabi kılınmaktadır. Bu kapsamda iktidarın bilimsel-teknik gerekliliklerin kamusal yaşamdan dışlanmasını öngören ve rant döngüsünün önünde engel oluşturan mühendislik meslek alanına karşı yürüttüğü sindirme ve yok sayma stratejisi, kamusal alanı sömürü-rant mekanizmalarına teslim eden politikaların bir parçası olarak görülmelidir.
Kongrenin de ana teması olan “sanayisizleşme” sürecinin tersine çevrilmesi elbette ki mümkündür. Bunun için atılması gereken en öncelikli adım doğru bir sanayileşme ve kalkınma paradigmasını hakim kılmaktan geçmektedir. Sadece niceliksel büyüme sorununa endekslenmekten vazgeçip, bir bütün olarak toplumsal refah sorunu ile birlikte eğitim, sağlık, gıda, hukuk ve çevre sorunlarını da çözmeyi hedefleyen bir anlayışın yeniden toplumun tüm alanlarında yerleşik hale gelmesi büyük bir ihtiyaçtır.
Çağdaş ve modern bir yaşama geçişin bir aşaması olarak görülmesi gereken sanayileşme adımlarının olmazsa olmazı demokratikleşmedir. Sanayileşme aşamasını tamamlamamış, üretim ilişkilerini ve demokratik kitle örgütlerini kurumsal olarak olgunlaştıramamış toplumların, bugün aynı zamanda büyük bir demokrasi açığı ile karşı karşıya oldukları ortadadır. Ülkemiz bu durumun en yakıcı örneğini oluşturmaktadır. Ülkemizin sanayileşmeden uzaklaştıkça, aynı zamanda demokrasiden de uzaklaştığı ortadadır. Hukukun ayaklar altına alındığı, OHAL aracılığıyla hukuk devletinin KHK ile yönetilen bir devlete dönüştüğü bu süreçten çıkılmadıkça sanayileşme hamlelerinden bahsetmenin mümkün olmayacağı da bilinmelidir.
Sanayileşme ve kalkınmaya yönelik atılması gereken öncelikli adımları şöyle sıralamak mümkündür;
* Neoliberal, rantçı, usulsüzlükler ve yolsuzluklar üzerine oturtulmuş ekonomi reddedilmeli, cumhuriyetin ilerici kazanımlarını benimseyen, laiklik ve hukukun üstünlüğünü temel alan, eşitlikçi, özgürlükçü, adil ve demokratik bir rejim inşa edilmelidir.
* Unutulmamalı ki toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin çözülemediği hiçbir ülke demokratikleşemez. Bugün kadınları merkeze alan bir gericileşme toplumun tüm alanlarını kuşatmaktadır. Bu kuşatmayı kaldırmak toplumumuzun öncelikli görevi ve sorumluluğu olmalıdır.
* Bir ülkenin kalkınabilmesinin temel taşı, bilimsel, özgür ve demokratik bir eğitim ile yoğrulmuş gençliğidir. İlköğretimden üniversiteye bilimi müfredattan silen, eğitimi siyasallaştıran, akademik özgürlüğü ortadan kaldırmayı amaçlayan çağ dışı kalmış anlayışa son verilmeli, bilimsel, laik ve demokratik bir eğitim inşa edilmelidir.
* Ülkemizde planlı, kalkınma yaklaşımının benimsendiği, toplumsal refah odaklı üretken bir ekonomik model oluşturulmalıdır.
* Türkiye’nin toplumsal gereksinimlerini ve kamu girişimciliğini temel alan sabit yatırımlar desteklenmeli, ulusal tasarruf oranları yükseltilmelidir.Yüksek ve orta-yüksek teknolojili ürünler esas alınmalıdır.
* Doğanın, kültürel varlıkların korunmasını içeren bir modelin inşa edilmesi, bu modelde karbon salınımlarının en aza indirilmesini amaçlayan mühendislik faaliyetlerinin içerilmesi amaçlanmalıdır.
Tüm bunların yanında,
* Bölgesel dengesizliklerin kaldırılmasına dönük,
* İstihdam odaklı sektörlerin geliştirilmesini içeren
* Teknoloji yoğun ürünlerin imalattaki paylarının artırılmasını amaçlayan politikalar üretilmelidir.
* Üniversitelerde verilen mühendislik eğitimi, değişen ve dönüşen teknolojilere uygun hale getirilmeli, üniversitelerdeki mühendislik bölümü sayısı ülke ihtiyaçları doğrultusunda yeniden ele alınmalıdır.
* Toplumsal gelişme ve refah için gelirin adil paylaşımı sağlanmalıdır. Bu nedenle sanayinin gelişmesi ve yüksek katma değer üretmesi önemlidir.
* Tasarım, AR-GE ve Mühendislik altyapısına yapılan harcamalar artırılmalıdır.
* Taşeronlaşma kaldırılmalı, güvenceli çalışma ortamı sağlanmalı ve ücretler insan onuruna yakışır bir seviyeye getirilmelidir.
* Kamusal üretim, hizmet ve denetim perspektifi hızla benimsenmelidir.
Kamu yararına planlama, istihdam odaklı, öncelikli sektörlerde bölgesel kalkınmaya yönelik sanay”ileşmenin gerçekleşebilmesi; demokrasinin ilke ve kurumlarıyla egemen olduğu, insan hakları ve özgürlüklerin bütün boyutları ile uygulandığı, toplumsal barışın sağlandığı bir ortamın oluşturulması ile olanaklıdır. Demokrasi ve kalkınmanın, bütünleşik ve birbirini geliştiren olgular olduğu bilinmelidir.
Bizler mühendis, mimar, şehir plancıları olarak, birliğimiz TMMOB’nin geleneksel antiemperyalist, demokrat, toplumcu, halktan ve emekten yana çizgisi doğrultusunda, yukarıda genel hatları çizilen planlı kalkınma ve sanayileşme amacı yanında, özgürlükçü, demokratik, barış içinde bir arada yaşamı esas alan başka bir Türkiye ve başka bir dünya için mücadelemizi sürdüreceğimizi, TMMOB Sanayi Kongresi 2017 dolayısıyla bir kez daha kamuoyuna açıklarız.
TÜRK MÜHENDİS VE MİMAR ODALARI BİRLİĞİ-TMMOB