Yönetim Kurulu Başkanı Emin KORAMAZ’ın Orta Anadolu Makine ve Aksamları İhracatçıları Birliği Dergisi Moment’in Sorularına Yanıtları

TMMOB Makina Mühendisleri Odası

Yönetim Kurulu Başkanı Emin KORAMAZ’ın

Orta Anadolu Makine ve Aksamları İhracatçıları Birliği Dergisi

Moment’in Sorularına Yanıtları

(06.08.2008)

Türkiye makina ve aksamları sektörünün durumu, sizin bulunduğunuz konumdan yani Makina Mühendisleri Odası Başkanlığından nasıl görünmektedir?

Emin KORAMAZ: İmalat sanayi içinde makina ve aksamları üretim sektörünün önemli ve ayrıcalıklı bir yeri vardır. Makina imalatının payının toplam imalat sanayi içinde artışı, bu sektörün katma değerinin büyümesi ülkenin kalkınmasında ve refah düzeyinin gelişmesinde, dolayısıyla ekonominin büyümesinde vazgeçilmez, yaşamsal bir aşama sağlamaktadır.

Sektör, imalat, inşaat, madencilik ve ulaştırma alanlarına yönelik pek çok ürünün ve hizmetin gerçekleşmesini sağlayan makina aksanının yapımını sağlamaktadır. Üretim yöntemleri ve sektör ürünlerinin kullanım alanları, yüksek ve orta-yüksek teknolojileri zorunlu kılmaktadır. Dolayısıyla kalifiye işgücü ve mühendis istihdamı oranı yüksektir. İşçi başına katma değer ve birim ücret başına katma değer diğer sanayi sektörlerinin çoğundan yüksektir.

Makina imalat sanayinin büyümesi, istihdam kapasitesinin de artışını getirmektedir. Sanayi içinde istihdam yönünden, Avrupa makina imalatçısı ülkelerinin çoğunda sektör birinci sırayı almaktadır. Makina Mühendislerinin istihdamı ve mesleğin niteliksel gelişmesi için makina ve aksamı sektörünün de daha hızlı büyümesi zorunludur, Türkiye’de son on yılda üretim ve ihracat hızlı bir biçimde büyümüş, ancak buna koşut olarak ithalat da artmıştır. Ekonomik uygulamaların “düşük kur ve yüksek faiz” döngüsüne bağlanması ara malı üretiminin dışarıya bağımlı olmasını getirmiştir. Ayrıca yüksek katma değerli makinalar yurtdışından ithal edilmektedir.

Türkiye makina ve aksamları imalat sektörü ve ihracatçılarının artıları ve eksileri sizce nelerdir?

Emin KORAMAZ: Türkiye makina ve aksamları imalat sektöründe önemli gelişmeler olmuş, üretim 2001 yılında 9,7 milyar USD iken 2007 yılında 18,7 milyar USD’ye çıkmıştır. İhracatta ise yıllık büyüme oranlarının daha hızlı olduğu gözlenmiştir. 2001 yılında 1,5 milyar USD olan ihracat 2007’de 9,2 milyar USD’ye ulaşmıştır. 2001’de üretimin yalnızca % 15’i olan ihracat 2007 yılında üretimden % 49 pay almaktadır. Yani Türkiye makina aksam üretiminin hemen hemen yarısı dışarıya satılmaktadır. Alt sektörlere göre bir sıralama yapıldığında, 2007 yılı itibarıyla ihracat içindeki alt sektör payları;

  • Klimalar ve soğutma makinaları: % 18,2

  • Motorlar ve aksam parçaları % 15,2

  • Kurutma ve yıkama makina aksam ve parçaları: % 9,8

  • İnşaat ve madencilik makinaları aksam ve parçaları: % 8,7

  • Takım tezgahları: % 6,6

olmaktadır. Yani ihracatın % 58,5’u bu beş sektöre yöneliktir. Daha yüksek katma değerli bazı makinalar (büro ve iletişim makinaları, mesleki ve ilmi cihaz ve aparatlar, v.s.) ise oldukça düşük oranlı ihracat payına sahiptir.

İhracatın bu hızlı gelişimi sektörün artılarından en önemlisidir. Giderek artan ihracatta yeni pazarlar da kazanılmakta, ihracat destekleri ile firmalar dünya fuarlarında önemli bağlantılar yapmaktadır. Yani pazarlama ve satış teknikleri de gelişmiş olup, yeni anlaşmalar yapılmaktadır. Ortalama kapasite kullanım oranı 2007 yılında % 80,2’ye ulaşmıştır. Ancak hala verimsiz ve fason çalışan, mühendis istihdam etmeyen pek çok KOBİ niteliğinde firma bulunmaktadır.

Sektörün gerek üretim ve gerekse ihracattaki güçsüz yanlarını genel çizgileri ile şöyle özetleyebiliriz.

  • İhracatın ithalatı karşılama oranı % 39 olup, ithal makinalar iç pazarın % 51’ini oluşturmaktadır. Dolayısıyla makina ve aksamları sektöründe yerli makina kullanımını teşvik edecek politikalar uygulanmamaktadır.

  • Sektörde üretim yapan 11.000 firma vardır, ancak ölçek ve rasyonel üretim ile optimal maliyetler ele alındığında, küresel rekabete girecek firma sayısı 300’ü aşmamaktadır. İşletmelerde 50’nin üzerinde işçi çalıştıran firma sayısı 1.600 civarında olup bu firmaların toplam istihdamı 170.000’i bulmaktadır. Mühendis sayısı ise 3.500’ü ancak bulmaktadır.

  • Ülkemizde firmaların önemli bir kısmı düşük teknolojide makinalar üretmektedir. Ancak aynı kategoride üretim yapan Çin, Hindistan, Malezya gibi ülkelerin avantajları fiyatlarının daha düşük olmasında odaklanmaktadır. Dolayısıyla Türkiye ya daha yüksek kategoriye geçecek ya da daha düşük fiyatlı fason üretime devam edecektir.

  • Son yıllarda makina üretimine girdi olan ara mallar artan oranda ithal edilmektedir. Son beş yılda ülkede ara malı yatırımları % 80 oranında azalmıştır. Bu durumda ithal girdiler oranı yükselmekte ve dışa bağımlılık artmaktadır. Sektör dernekleri, ihracatçı birlikleri değerlendirmeleri de bu gerçeği ortaya koymakta, endişeler dile getirilmektedir. Ara malların yatırımına yönelik yeni teşvik ve destekler mutlaka devreye girmeli, düşük kurdan kaynaklanan ithalat artışı frenlenmelidir.

  • Makina ve aksamları sektöründe finansman ihtiyacı olan firmalar, dış kredi kullanımına yönelmektedirler. Özellikle yatırım finansmanları dış kredi ile sağlanmakta, bu tercihte “düşük kur ve yüksek faiz” uygulaması önemli rol oynamaktadır. Ancak sektörün toplam dış kredi borcunun 8–10 milyar USD’ye tırmandığı görülmektedir ki, makro dengeler geliştiğinde sektör için bu durum tehlike yaratacaktır.

  • Kurların düşmesi ile maliyetleri optimize etmek zorlaşmaktadır. Küresel rekabet düşük maliyeti körüklemekte, katma değer azalmaktadır. Böylece ortaya bir “katma değer” transferi çıkmakta, fasonlaşma hızlanmaktadır.

Türkiye makina sektörünün üretimi, gelişmiş ülkelerle karşılaştırıldığında, üretim standartları konusunda var olan eksiklikleri nelerdir? Son dönemde bu eksiklikler giderilmeye başlanmış mıdır? Sizce sektörün gelişimi ve tüketiciler açısından ne gibi düzenlemelere gidilmesi gerekiyor?

Emin KORAMAZ: Öncelikle Türkiye’nin dünya makina sektörü içindeki yerini ortaya koymakta fayda var. Dünya makina imalat sanayinde ihracatçı en önemli yedi ülke Almanya, ABD, Çin, Japonya, İtalya, İngiltere ve Fransa’dır. Türkiye’nin toplam içindeki payı % 0,5’tir. İthalatçı ülkeler ise ABD, Almanya, Çin, İngiltere, Fransa, Hollanda ve Japonya’dır. Burada Türkiye’nin payı % 1,3 durumdadır. Türkiye ithalatı itibarıyla katma değeri yüksek makina grubu ile özel, teknolojisi yüksek makina grubuna yönelmiştir. İhracatta ise durum tersine çalışmakta, yurtdışına konvansiyonel genel makinalar ile aksamı gönderilmektedir. Bazı makinalarda ise fason çalışma sürdürülmektedir.

Türkiye’nin gelişmiş ülkeler ile makina standardı karşılaştırması bu açıdan anlamlı sonuçlar ortaya çıkarmayacaktır. Bu ülkeler farklı makina gruplarında (özel amaçlı makinalar, orta, orta-yüksek teknolojili cihazlar v.s.) yüksek standarda sahip bir kategori oluşturmuşlardır. Bu konuda kamu kuruluşlarını da içine alan üniversiteler, ihracatçı birlikleri, bilim kurumları, TSE ve Mühendis Odaları ortak çalışmalar yapmak zorundadır. Ancak burada makina imalatçıları, öncelikli alt sektörlerde ülke olanakları ve sanayi alt yapısının tespitini yapmalıdırlar. Orta Anadolu Makina ve Aksamları İhracatçılar Birliği’nin envanter çalışmaları takdire değer öncü bir çalışma olmaktadır.

TMMOB Makina Mühendisleri Odası, Sanayi Kongrelerinde ve teknik kongrelerde konuyu bütün boyutlarıyla tartışmaktadır. Özellikle üniversiteler ve imalat yönetimindeki meslektaşlarımız standartlara ilişkin tartışma zemini oluşturmaktadırlar.

Son yıllarda standartlara yönelik çalışmalar, Avrupa uyum yasaları çerçevesinde, daha hızlı olarak sürdürülmektedir. Ancak sektörün bu konudaki eksiklikleri, tüketici istekleri ve ihracatçı talepleri doğrultusunda ele alınmalı ve değerlendirilmelidir.

Türkiye makina sektörünün ve dolayısıyla mühendislerinin karşılaştığı temel sorunlar hakkında bilgi verir misiniz?

Emin KORAMAZ: Türkiye makina sektörü ve bu sektörde çalışan mühendislerin temel sorunları genel hatları ile aşağıdaki gibi sıralanabilir.

  • Türkiye makina sektörünün acilen bir sanayi envanteri çıkarılmalıdır. Burada ölçek, üretim, ihracat, yönetim ve pazarlama varlığı ortaya konulacak ve sorunlar değerlendirilecektir. OAİB’in, Orta Anadolu Makina ve Aksam firmaları boyutundaki envanteri bu açıdan önemli saptamaları mümkün kılmıştır. Firmaların teknik yönetim ve yapısal özellikleri ile alt yapıya yönelik durumları ortaya konularak, bu bölgedeki yetenek değerlendirmesi çıkarılmıştır.

  • Makina sektörü bir mühendislik sanayi, Ar-Ge çalışmalarının yoğunlaştığı bir sektör olmak zorundadır. Özgün ürün için inovasyon ve Ar-Ge çalışmaları makina imalatının hemen her alt sektöründe sürdürülmelidir. Ancak Türkiye’de bu alanda Ar-Ge çalışmaları yetersizdir. Pek çok işletmede Ar-Ge bölümü kurulmamıştır. Ar-Ge mühendisi ve alt yapısı yoktur. Yönetim kademelerinde konunun rekabet açısından önemi anlaşılmamıştır. Dolayısıyla bu sektörde çalışan mühendisler önce alt yapıyı geliştirmek zorundadırlar.

  • Makina sektöründe öncelikle nitelikli eleman çalıştırma ve mühendis istihdamı konusunda teşvik ve destek verilmelidir. Keza inovasyon sektörel düzeyde ele alınarak bu desteklerle bütünleştirilmelidir.

  • Ara mallara yönelik yatırımlar teşvik edilmelidir. İthal girdilerin oranlarının düşürülmesi için özellikle bu alandaki yatırımlar öncelikle ele alınmalıdır. Burada öncelikli alt sektörlerin seçimi önem kazanmaktadır. Yüksek katma değerli özel amaçlı makinaların üretimine yönelik Ar-Ge çalışmaları yürütülerek makina mühendislerinin istihdamı bu alanda yoğunlaştırılmalıdır.

Makina Mühendisleri Odası olarak sektörün hem ekonomik gelişimi hem de dünya standartlarında bir üretim sistemine kavuşması için ne tarz çalışmalar yapıyorsunuz?

Emin KORAMAZ: Makina Mühendisleri Odası için bu sektörün gelişip büyümesi çok büyük önem taşımaktadır. Üyelerimizin yaklaşık % 5’i doğrudan makina ve aksamları imalat sektöründe çalışmaktadır. Bu oranın artması hem Türkiye ekonomisinin sağlıklı gelişmesini sağlayacak, hem de mühendisliğin nicel ve nitel birikimini gerçekleştirecektir. Yüksek katma değerli makina üretimine ağırlık verilmesi de mümkün olacaktır. Bu açıdan MMO makina imalat sanayine yönelik kongre, sempozyum, eğitim, rapor ve yayın çalışmalarını başarıyla sürdürmektedir. Ayrıca sektörü geliştirecek ortak çalışmalara, işbirliği platformlarına katılmakta, desteklemekte ve katkı koymaktadır.

Makina Mühendisleri Odası Türkiye’nin sanayileşmesi ve sanayinin ekonomiden daha yüksek pay alabilmesi (GSMH içindeki payının % 25’in üzerine çıkarılması) için iki yılda bir kongreler düzenlemektedir. “TMMOB Sanayi Kongresi” ve “Makina İmalat Teknolojileri Kongresi” bunların başında gelmektedir. Bu kongre etkinliklerinde sanayileşme, kalkınma, planlama, refah, istihdam konularında bildiriler hazırlanmakta, panel ve sempozyumlar düzenlenmektedir. Ayrıca Türkiye’nin her yerindeki şube ve temsilciliklerinde makina imalat sanayi ve alt sektörlerinde (iş makinaları, tesisat, iklimlendirme cihazları, hidrolik ve pnömatik makinalar v.s. alt sektörlerde) her yıl kongre, panel, sempozyum, konferans gibi geniş katılımlı faaliyetler yapılmaktadır. Makina imalatındaki imalat teknikleri, tasarımı, Ar-Ge ve inovasyon konuları, kamu kuruluşları, üniversiteler, araştırma kurumları, sektör dernekleri ve Odalar tarafından tartışılmaktadır. Sonuçlar ilgililere gönderilmekte ve kamuya duyurulmaktadır. Makina Mühendislerinin bulunduğu her yerde eğitim çalışmaları, mesleki kurs ve seminerler düzenlenmekte, meslek içi eğitimlerle üyelerimiz günümüz mühendislik problemleri ile geliştirilmektedir.

Ayrıca makina imalat sanayinin sorunlarına yönelik olarak her platformda görüşler sunulmakta ve önerilerimiz ortaya konulmaktadır. Makina imalatına, tasarım ve Ar-Ge çalışmalarına ilişkin yayınlar yapılmaktadır. Ayrıca “Makina İmalat Sanayii Sektör Araştırması” adlı Oda Raporu da sürekli güncellenmektedir.

MMO’nun kuruluş amacından ve günümüzdeki faaliyetlerinden bahseder misiniz?

Emin KORAMAZ: Odamız Anayasa’nın 135. maddesine göre kurulmuş Kamu Kurumu niteliğinde bir meslek kuruluşudur. 1954 yılında kurulan Odamız, 18 Şube, 49 İl Temsilciği, 32 İlçe Temsilciliği, 22 Mesleki Denetim Bürosu ve 1.500’e ulaşan İşyeri Temsilcilikleri ile ülke genelinde yaygın bir örgütlenme düzeyine ulaşmıştır. 1954’te 902 olan üye sayısı 2008’de 69.000’e ulaşmıştır.

Odamızın kuruluş amacı en özet ifadeyle yurdun doğal kaynaklarının ülke ve toplum yararları doğrultusunda işletilmesini, üretimin artırılmasını, yurt sanayinin ulusal çıkarlara uygun yönde gelişmesini sağlamak için teknik ve bilimsel çalışmalar yapmak ve bunları üyelerinin ve sanayinin yararına sunmaktır. Bu çerçevede Oda çalışmalarımızı dört ana başlıkta toplamak mümkündür. Bu çalışma alanlarını temel hatlarıyla;

  • Mühendislik hizmetlerinin mesleğinde uzman üyelerimizce verilmesini sağlamak, üyelerimizin uzmanlık sicil kayıtlarını tutmak verilen hizmetleri mesleki etik ve teknik kurallar çerçevesinde kamu adına denetlemek,

  • Üyelerimizin uzmanlaştırılması, mesleki bilgi ve deneyimlerinin artırılması, meslektaşlar arasında mesleki dayanışmanın tesis edilmesini sağlamak,

  • Mesleğimiz ile ilgili her türlü normları, teknik şartnameleri vb. belgeleri hazırlamak, diğer kuruluşlarca hazırlananlara önerilerde bulunmak geliştirmek, yurdumuzun gereksinimini karşılayabilecek nitelik ve nicelikte mühendisin yetişmesine yardımcı olmak,

  • Meslek alanlarımıza giren konularda ülke politikalarının şekillenmesine katkıda bulunmak, görüş ve önerileri yetkililere iletmek, halkı ve kamuoyunu bilgilendirmek, ülke ve kamu çıkarlarını savunmak çerçevesinde çalışmaları yürütmek şeklinde tanımlamak mümkündür.

Kongre, kurultay, sempozyum etkinliklerimiz bu ana çerçeve içinde Oda çalışmalarında önemli bir yer tutmaktadır. Sadece 2006–2007 yılları çalışma döneminde, bakım teknolojilerinden iş güvenliğine, makina imalat sanayinden tekstil makinalarına, iş makinalarından tesisat sektörüne, kaynak teknolojilerinden tıbbi cihaz endüstrisine, kalite ve markalaşmadan endüstri mühendisliğine varana değin uzmanlık alanlarımıza ilişkin 25 adet kongre kurultay ve sempozyum düzenlenmiştir.

Odamız, kurumsallaşma ve mesleki denetim esaslarını belirleme bağlamında 2000 yılından itibaren 29 Yönetmeliği Resmi Gazete’de yayımlatarak yürürlüğe sokmuştur. Bu yönetmelikler sayesinde Odamız, yayınlanmakta ve/veya yürürlükte olan yasa, yönetmelik ve mevzuat ile ikincil mevzuat çalışmalarına aktif katılım sağlayarak meslek ve meslektaşa yönelik uzmanlık alanlarının tanımlanmasında önemli bir rol üstlenmiş ve aynı zamanda Oda kurumsal yapısı geliştirilmiştir.

Makina Mühendisleri Odası’na yurt içinde ve yurt dışında Makina, Endüstri, İşletme, Sanayi, Uçak, Havacılık, Uzay, Sistem, Makina Teknik Metot, İmalat Sistemleri, Üretim Tekniği, Mekanik Mühendisliği ve Mekatronik Mühendisliği öğretimi yapan kuruluşların fakülte ve bölümlerinden mezun olarak diploma ve ruhsatname almış Türkiye sınırları içinde meslek ve sanatlarını uygulamaya yasal yetkili tüm mühendisler üye olabilir.

Mesleki faaliyetlerin ülke, halk, meslek ve meslektaş yararına geliştirilmesi ve mesleki faaliyetlerin denetlenmesi Odamızın asli görevidir. Bu nedenledir ki Odamız, üyelerinin mesleki gelişmeler ve mesleki faaliyetlerde yeterli bilgi ve deneyime sahip olmasını ve mesleki denetimlerin bu esasa göre yapılmasını ana ilke olarak benimsemiştir. Bu kapsamda kurulan Meslek İçi Eğitim Merkezi bünyesinde (MİEM) kurulduğu günden bu yana 17 konuda 2 bine yakın kurs açılmış, bu kurslara 35 bini aşkın üyemiz katılmış ve 39 bin belge verilmiştir. MİEM’in bir Enstitü’ye dönüştürülmesi kararımız bulunmakta ve bu yöndeki çalışmalarımız sürmektedir.

MİEM kapsamındaki belgelendirme çalışmaları, Belgelendirme/Belge Onayları–Vizeleme çalışmaları, Serbest Mühendis Müşavir Büro Tescil Belgesi/Vizesi, Mekanik Tesisat Uzman Mühendis Belgesi/Vizesi ve Mühendis Yetki Belgeleri/Vizeleri başlıkları altında yürütülmektedir.

MİEM tarafından verilen belgelerin ulusal ve uluslararası tanınırlığı, hizmetin niteliğinin yükseltilmesi için Oda Merkezinde bir Personel Belgelendirme Kuruluşu (PBK) kurulmuş ve 19.01.2007 tarihinde Türk Akreditasyon Kurumu (TÜRKAK) tarafından akredite edilmiştir.

MMO PBK 11 kapsamda Mühendis Yeterlilik Belgesi vermektedir. Bunlar: Mekanik Tesisat, Havalandırma Tesisatı, Soğutma Tesisatı, Klima Tesisatı, Yangın Tesisatı, Doğalgaz İç Tesisatı, Asansör Avan Proje Hazırlama, Asansör, Araç Projelendirme, Araçların LPG’ye Dönüşümü, Araçların CNG’ye Dönüşümü Mühendis Yeterlilik Belgelendirmelerine ilişkindir.

Akredite Muayene Kuruluşu çalışmaları kapsamında Odamız yıllardan beri tarafsız ve bağımsız bir kuruluş olarak yürüttüğü periyodik kontrol ve teknik ölçümlerini Akredite ettirmiştir. Odamız; Türk Akreditasyon Kurumu (TÜRKAK) tarafından “TS EN 45004:1997 Çeşitli Tipteki Muayene Kuruluşlarının Çalıştırılmaları için Gerekli Kriterler” standardına göre ‘A’ Tipi Muayene Kuruluşu olarak 17 Mayıs 2004 tarihinde akredite edilmiş, 21 Haziran 2004 tarihinde de Akreditasyon Sertifikasını almıştır.

Basınçlı Kaplar ve Kaldırma İletme Makinalarının Periyodik Kontrolleri İle Teknik Ölçüm ve Analiz Hizmetleri” kapsamlarında akredite olan ‘A’ Tipi Muayene Kuruluşumuzun kapsamına 23.02.2007 tarihi itibariyla “Egzoz Gazı Emisyon Ölçümleri” de eklenmiştir.

Deney Laboratuvarı Akreditasyonu çalışmaları kapsamında Odamız Merkez Laboratuvarı Bacagazı ve Gürültü Ölçümleri konusunda Çevre Analizleri Ön Yeterlilik Belgesi almaya hak kazanmıştır. Çevre Analizleri Yeterlilik Belgesi’nin alınabilmesi için Deney ve Kalibrasyon Laboratuvarlarına getirilen akreditasyon şartı nedeniyle, TS EN ISO / IEC 17025 “Deney ve Kalibrasyon Laboratuarlarının Yeterliliği İçin Genel Şartlar” standardı kapsamında MMO Merkez Laboratuarımız oluşturulmuş ve Baca Gazı Laboratuarımız 8 Ocak 2007 tarihinde TÜRKAK tarafından akredite edilmiştir. Laboratuvarımız, Çevre ve Orman Bakanlığı Çevre Referans Laboratuvarı tarafından 06.07.2007 tarihinde denetlenerek 3 yıl geçerli olan Çevre Analizleri Yeterlilik Belgesini almaya hak kazanmıştır. Bacagazı Emisyon Ölçümlerine ilişkin faaliyet yürüten Merkez Laboratuvarı, 8 kapsamda ölçümler yapmaktadır.

Ülkemizde AB Teknik Mevzuatı uyum çerçevesinde yürürlüğe giren mevzuat gereği, ilgili ürünlere CE işaretlemesi zorunlu hale getirilirken, yerli onaylanmış kuruluşumuzun olmamasının yarattığı sıkıntılar çeşitli sektörlerde yıllardır dile getirilmektedir. Odamız bu nedenle uzmanlık alanlarına giren 6 konuda Onaylanmış Kuruluş olmak üzere asansörler, basit basınçlı kaplar, gaz yakan cihazlar, sıvı ve gaz yakıtlı sıcak su kazanları, basınçlı ekipmanlar ve makina emniyeti konularında, Onaylanmış Kuruluş olmak için Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’na başvurmuştur.

Bu kapsamda Makina Mühendisleri Odası Asansör Kontrol Merkezi (AKM), tüm hazırlıkların ardından 27–30 Haziran 2006 tarihlerinde Sanayi ve Ticaret Bakanlığı adına Türk Akreditasyon Kurumu (TÜRKAK) tarafından yapılan denetimi başarı ile tamamlamış ve Bakanlık Odamızın 95/16/AT (Avrupa Topluluğu) Asansör Yönetmeliği kapsamında Onaylanmış Kuruluş olarak atanması için AB Komisyonuna bir rapor ile başvurmuştur. Başvuru, AB Komisyonu tarafından onaylanmış ve 19 Şubat 2008 tarihinde AB Resmi Sitesinde Odamızın 2022 No’lu Onaylanmış Kuruluş olarak atandığı duyurulmuştur.

Merkezi İzmir’de bulunan Makina Mühendisleri Odası Asansör Kontrol Merkezi 95/16/AT Asansör Yönetmeliği kapsamında Modül B (Asansör AT Tip İncelemesi), Modül F (Asansör Son Muayene), Modül G (Birim Doğrulaması) ve Modül H’ da (Tam Kalite Güvence) Asansörlere CE işaretlemesi yapmak üzere Avrupa Birliği ve Türkiye’de Onaylanmış Kuruluş olarak atanmış; Modül B, F, G kapsamında ise Türkiye’deki ilk ve tek yerli Onaylanmış Kuruluş olmuştur. Böylelikle Odamız, ilgili modüllerde asansörlerin üretiminden nihai kullanımına kadar CE işaretlemesi yapmak üzere yetkilendirilmiştir.

Odamızca Bilirkişi-Hakem-Uzmanlık ve Teknik Danışmanlık Hizmetleri de verilmektedir.

Kontroller-Ölçümler alanında ise her türlü Basınçlı Kapların ve Kaldırma-İletme Makinalarının Periyodik Kontrolleri, Baca Gazı Emisyon, İmisyon ve Toz Ölçümleri, Egzoz-Emisyon Ölçümleri, Motorlu Araçların Motor-Şasi Numaralarının Orijinalliğinin Saptanması ve LPG’li Araçlarda Gaz Sızdırmazlık Kontrolü hizmetleri yürütülmektedir.

Mesleki Denetim çalışmalarımız ise Asansör Projelerinin Mesleki Denetimi, Isıtma-Klima-Sıhhi-Soğutma-Doğal Gaz Tesisatı Projelerinin Mesleki Denetimi ve Araç İmal Tadil Montaj Münferit Tadilat Projelerinin Mesleki Denetiminde yoğunlaşmıştır.

Büyük önem verdiğimiz yayın çalışmaları süreli yayınlar ve kitap yayını olmak üzere iki dalda sürdürülmektedir. Süreli yayınlarımız “Mühendis ve Makina”, “Endüstri Mühendisliği”, “Tesisat Mühendisliği”dir. Üyelerimizin mesleki bilgi birikimine katkı sağlamak amacıyla yayınlandığımız teknik ve sayıları 300’ü aşan kitapların çoğu alanında tek ve/veya ilk yayın olarak başvuru kaynağıdır.

Ayrıca Odamız çok sayıda Oda Raporu yayınlamıştır. Bunların arasında Makina İmalat Sanayii Sektör Araştırması, KOBİ’ler, OSS’ler, KSS’ler, Endüstri Bölgeleri ve Teknoparklar üzerine Oda Raporları da bulunmaktadır.

Makina üretimi açısından teknolojik gelişim ve tasarım çok önemli bir noktada duruyor. Bu konuda Türkiye’de yeterince Ar-Ge çalışması yapılıyor mu? Teknolojik gelişimin ve özgün tasarımların oluşması için sizce ne tarz uygulamaları yapılmalıdır?

Emin KORAMAZ: Makina imalatında rekabet edebilmenin en önemli kriterlerinden biri maliyet–kalite optimizasyonudur. Bunu yapamayan firmaların küresel pazarda şansı düşüktür. Bir başka seçenek tasarım ve Ar-Ge’den geçen özgün ürünün yaratacağı farklılıkla, pazarlama ve kârlılıkta öncelik kazanmaktır. Dolayısıyla özgün ürün zorunlu bir rekabet önceliği getirmektedir. Ar-Ge alt yapısını oluşturmuş mühendislikte yetkinleşerek tasarımını gerçekleştirmiş işletmelerde sürekli bir ürün yelpazesi yenileme yolu açılmış olacaktır.

Türkiye’de Ar-Ge’nin payı % 0,7 civarındadır. GSMH içinde Ar-Ge’ye ayrılan bu pay, makina imalat sektöründe de farklı olmamıştır. Ancak takım tezgahları, özel amaçlı bazı makinalar ile gıda makinalarında bu oran daha yükselmektedir. Sonuçta sektörün ortalama Ar-Ge oranı yıllara göre önemli bir değişim ortaya çıkarmamıştır. Makina imalat sektöründe bu oran en azından % 1,5-2’ye çıkmalıdır. Zor olmakla birlikte bu başarılırsa yüksek katma değerli ürünler, özgün ürün imalatı gerçekleşmiş olacaktır.

Üniversitelerde teknolojik gelişmeyi hızlandıracak, Ar-Ge alt yapısını oluşturup yetkin hale getirecek, makina sektörüne nitelikli mühendis-tasarımcı verecek eğitim programlarının uygulanması bu bağlamda gündemin birinci maddesindedir. AB ülkelerinde, kişi başına yeni teknoloji yatırımı ortalaması 118 USD iken Türkiye’de bu değer 22 USD’dir. Bu bedele teknolojinin tüm alt yapısı, araç gereç, insan ve dökümantasyon girmektedir. Eğitim sisteminin teknoloji adaptasyonu ile örtüşmesi, söz konusu iş gücünün teknolojiye uyumunu da getirecektir. Finlandiya’da GSMH’dan eğitime yapılan harcama % 7,3, İspanya’da % 5,2 oranlarında iken, Türkiye’de % 2,1’dir. Ülkelerin eğitim harcamaları ile sanayi ürünlerinin rekabeti arasındaki korelasyon katsayısı oldukça yüksek olup, eğitime yapılan harcama arttıkça, küresel rekabete karşı sanayimizin korunabilme ve rekabet edebilme olasılığı da artmaktadır.

Bilginin sürekli artışı ve teknolojinin hızlı değişimi birçok meslek gibi mühendislik mesleğinin de niteliğini değiştirmektedir. Mühendislik mesleğinin yaratıcı niteliğine dönüşümü, toplumsal ve ekonomik gelişimi de olumlu yönde etkileyecektir. Dolayısıyla mühendislik hizmetlerinde bilgi ve becerilerin; uyum sağlama, karar verme, iletişim kurma, yaratıcılık gösterme, sorumluluk alma, sorun çözme, karmaşık sistemleri algılama, kendini geliştirme, birlikte çalışma yetenekleri ile donatılması gerekmektedir.

Sanayide özellikle makina sektöründe özgün ürün ve özgün ürünü oluşturacak tasarım yeteneği, sözü edilen eğitim sisteminin yeniden yapılandırılması ile kazanılacaktır.

Teşekkür ederim.

Please follow and like us:

Tarih: Mayıs 17, 2018, kategoriler: Basın açıklamaları Yazar: