Makina İmalat Sanayiinin Krizden Etkilenmesi ve Yapısal Değişim İçin Öneriler

Makina İmalat Sanayiinin Krizden Etkilenmesi ve Yapısal Değişim İçin Öneriler

(27.02.2009)

Emin KORAMAZ

TMMOB Makina Mühendisleri Odası

Yönetim Kurulu Başkanı

Amerika’dan başlayarak bütün dünyayı etkisi altına alan ve özellikle finansman akışını ve bankaları büyük çapta baskı altında tutan kriz, sanayimizi de etkilemektedir. Uzun süreden beri ihracatını belirli bir artışla sürdüren sanayi sektörü, bu büyümeyi ithalatı da arttırarak sağlamaktaydı. Özellikle ara malı ihtiyacımız yurtdışından temin edilmekte ve ara malı üreten sanayi tesislerimiz yatırım ve dolayısıyla üretimlerini düşürmek durumunda kalmışlardı. Çin, Malezya ve Hindistan’dan daha düşük maliyetle ara malı ve hammadde ithal ediliyordu. Bu durum halen devam etmektedir.

Öncelikle Türkiye’nin dünya makina sektörü içindeki yerini ortaya koymakta fayda var. Dünya makina imalat sanayinde ihracatçı en önemli yedi ülke Almanya, ABD, Çin, Japonya, İtalya, İngiltere ve Fransa’dır. Türkiye’nin toplam içindeki payı % 0,5’tir. İthalatçı ülkeler ise ABD, Almanya, Çin, İngiltere, Fransa, Hollanda ve Japonya’dır. Burada Türkiye’nin payı % 1,3 durumdadır. Türkiye ithalatı itibarıyla katma değeri yüksek makina grubu ile özel, teknolojisi yüksek makina grubuna yönelmiştir. İhracatta ise durum tersine çalışmakta, yurtdışına konvansiyonel genel makinalar ile aksamı gönderilmektedir. Bazı makinalarda ise fason çalışma sürdürülmektedir.

Türkiye’nin gelişmiş ülkeler ile makina standardı karşılaştırması bu açıdan anlamlı sonuçlar ortaya çıkarmayacaktır. Bu ülkeler farklı makina gruplarında (özel amaçlı makinalar, orta, orta-yüksek teknolojili cihazlar v.s.) yüksek standarda sahip bir kategori oluşturmuşlardır. Bu konuda kamu kuruluşlarını da içine alan üniversiteler, ihracatçı birlikleri, bilim kurumları, TSE ve Mühendis Odaları ortak çalışmalar yapmak zorundadır. Ancak burada makina imalatçıları, öncelikli alt sektörlerde ülke olanakları ve sanayi alt yapısının tespitini yapmalıdırlar.

Makina imalat sanayi sektöründe kurumsal yapı itibarıyla rekabet gücünden yoksun, yeniden yapılanması zorunlu binlerce işyeri vardır. Yıllık satış hacmi 830.000 $’a kadar olan firmalar toplamdan % 57 pay almaktadır. Özetle söylemek gerekirse makina imalat sanayi kurumsal ve mali yapısı ile AB bütünleşmesine hazır değildir.

Makina imalat sanayi, yatırım malı ve ara malı üreten alt sektörleri ile yaklaşık % 61’ini yurtdışından sağladığı girdilerle bir ölçüde dışa bağımlı bir yapıdadır. Yüksek katma değerli mal üreten teknolojiler toplam içinde % 8-9’u aşmamaktadır. Genel amaçlı makinaların üretimi daha dazla olup özel amaçlı makinalara yöneliş son iki yıldan bu yana % 16 oranında artmıştır. Buna karşın makina imalatının toplam iç pazar talebinin % 52’si ithal makinalar ile karşılanmaktadır. Yine de son üç yıldan bu yana ihracatın artışı ortalama % 12–13 oranında büyüme göstermiş ve yeni pazarlardaki payı da geleneksel pazarlara göre daha hızlı olmuştur. Bunlar olumlu gelişmelerdir.

Ancak küresel krizin Türkiye’de sanayi sektörünü etkilemesi ile üretimde düşüşler hızlanmış, özellikle 2008 Aralık ve 2009 Ocak aylarında üretim daralması önemli bir boyuta ulaşmıştır. Makine imalat sektöründe Aralık’ta % 14 ve Ocak’ta % 18 daralma söz konusudur. İhracatta ise düşüşler ortalama % 15’e varan bir oranda görülmekte, sipariş iptalleri yaşanmaktadır.

Makina imalat sanayi devlet desteklerinden en düşük oranda yararlanarak gelişmektedir. Bankalardan alınan yatırım ve işletme kredileri azalmış, sektörün büyük firmaları dış krediye yönelmiştir. Sanayi firmalarının toplam dış kredi miktarı 70 milyar dolara ulaşmış olup makina sektörünün payı yalnızca % 5,5’de kalmıştır. Bu sektör için kriz döneminde önemli bir rol oynayacaktır. Öte yandan yatırım olanakları daralacak, işletme sermayesi ihtiyacı büyüyecektir. Kredi iç finansmana yönelik olacaktır. Özellikle işletme ve ihracat prefinansman kredilerine talep büyüyecektir. Eximbank kredileri bu açıdan büyük önem kazanmaktadır.

Son iki ay içinde makina sektörünün yeni kredi olanaklarında darboğaza girdiği gözlenmekte, kısa ve orta vadeli kredilerin tahsisi giderek gecikmektedir. Sektörün mevcut kredilerinin anapara ve faiz ödemeleri de 2009 yılında önemli bir sıkıntı yaratacaktır. Bu durum acilen bir “Düşük faizli kredi” paketi ile çözümlenmelidir.

Krizin ihracatımızı ne ölçüde daraltacağı ve bunun makina imalat sanayine nasıl yansıyacağını tahmin etmek güçtür. Ancak 2009 ve 2010 yıllarında ihracatın büyümesinin azalacağını hatta geleneksel ürünlerde (tekstil, otomotiv, kimya v.s.) ciddi bir düşüş yaşanacağı söylenebilir. Makina sanayi 2001 ekonomik krizinden en az etkilenen alt sektördü, yine bu şekilde fazla darbe almayacağını söyleyebiliriz. Dışarıdan daha az ara malı alacak olan sektör finansman ihtiyacını da iç kaynaklardan (banka ve otofinansman) karşılamaya çalışacaktır. Burada dış talebin daralacağını ve iç pazarın nispi olarak yerli üretime yöneleceğini söyleyebiliriz. Makina iç pazarında ise ithal mallar % 40’lara doğru çekilecek, makina sanayimiz % 60 pay alabilecektir.

İthalatın daralması ile ara malların ithalatı da azalmakta, bu durum yeni bir fırsatı da beraberinde getirmektedir. Makina sektörü “ara mal” üretimi yapacak kuruluşları ve yan sanayi ile yeniden yapılanma başarısını gösterirse gelecekte ithal girdilerde dışa bağımlılık oranını % 40–50’lere kadar indirebilir. Böylece hem katma değeri yüksek ürünler artabilecek hem de yeni istihdam alanları açılabilecektir.

Bu gelişme ve veriler ışığında makina imalat sanayimize ilişkin önerilerimiz ve öngörülerimiz aşağıda belirtilmiştir:

  • Sektöre yeni bir destek sistemi (teşvikler, krediler ve Ar-Ge teknoloji platformu destekleri) getirilmeli ve sektörün dışarıdaki rekabet gücü sürdürülmelidir.

  • Sektör Ar-Ge ve inovasyon çalışmalarını hızlandırmalı ve daha çok proje üretebilmelidir. Ar-Ge payı % 1,0–1,2’ye yükseltebilecek şekilde desteklenmelidir.

  • Sektörün özel makinalara yönelik Ar-Ge çalışmaları hızlandırılmalı ihracat içinde yüksek katma değerli ürünlerin payı arttırılmalıdır. Böylece kriz sürecinde sanayinin yeniden planlanması ve yapısal bir değişime girmesi mümkün olabilecektir.

  • Sektörün TÜBİTAK desteği ile entegre bir çalışmayı geliştirecek ve Ar-Ge teknoloji platformunu gerçekleştirmesi mutlaka gündeme getirilmelidir. Çıktılardan birlikte yararlanmak ve yüksek katma değer üretecek bir ürün yelpazesine yönelmek, bu dönemde bir fırsat olarak makina sanayinin önünde durmaktadır.

  • Sektörün istihdamı azaltmayacak veya yeni yatırımlarla istihdamı artıracak modernizasyon, darboğaz giderme, tevsi yatırımları sektörel bazda, bölge teşvikleri ile de desteklenerek gündeme getirilmeli ve acilen bu destekler sağlanmalıdır.

Please follow and like us:

Tarih: Mayıs 17, 2018, kategoriler: Basın açıklamaları Yazar: