Yönetim Kurulu Başkanı Emin KORAMAZ’ın Dünya Gazetesi’nin Sorularına Verdiği Yanıtlar

TMMOB MAKİNA MÜHENDİSLERİ ODASI

Yönetim Kurulu Başkanı Emin KORAMAZ’ın

Dünya Gazetesi’nin Sorularına Verdiği Yanıtlar

(09.02.2007)

Makina Mühendisleri Odası hangi alanlarda akredite oldu?

Öncelikle, Odamızın 2004 yılında “Basınçlı Kaplar”, “Kaldırma ve İletme Makinaları” ile “Teknik Ölçüm ve Analizler”e ilişkin “A Tipi Muayene Kuruluşu” olarak Türk Akreditasyon Kurumu – TÜRKAK tarafından akredite edildiğini belirtmek istiyorum.

Son olarak Odamız Merkez Laboratuvarı 8 Ocak 2007’de, Personel Belgelendirme Kuruluşu da 19 Ocak 2007’de TÜRKAK tarafından akredite edilmiştir. Her iki konuya ilişkin Akreditasyon Sertifikaları, 25 Ocak 2007 tarihinde düzenlenen törenle Türk Akreditasyon Kurumu–TÜRKAK Genel Sekreteri Atakan BAŞTÜRK tarafından Odamıza verildi.

Merkez Laboratuvarı Akreditasyonu, “Endüstri Tesislerinden Kaynaklanan Hava Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği” kapsamında gerçekleştirilen Baca Gazı Emisyon Ölçümlerinin ilgili standartlara uygun olarak yapılması için gereken çalışmalar kapsamındadır. Ve Odamız, TS EN ISO/IEC 17025 Deney ve Kalibrasyon Laboratuvarlarının Yeterliği İçin Genel Şartlar Standardı kapsamında akredite edilmiştir.

Bacagazı Emisyon Ölçümlerine ilişkin faaliyet yürütecek olan Merkez Laboratuvarı, 8 kapsamda ölçümler yapacaktır. Bunlar: Gravimetrik Metod ile Toz (Partikül Madde) Tayini, Renk Karşılaştırma Metodu ile İslilik Tayini, Elektrokimyasal Hücre Metodu ile O2 Tayini, Elektrokimyasal Hücre Metodu ile CO Tayini, Elektrokimyasal Hücre Metodu ile NO, NO2 NOx Tayini, Elektrokimyasal Hücre Metodu ile SO2 Tayini, Pitot Tüpü Yoluyla Hız ve Debi Tayini, Gravimetrik Metod ile Nem Tayini ölçümlerine ilişkindir.

Bu konulardaki akreditasyon hizmetimiz, anlaşılacağı gibi endüstriyel tesislere yöneliktir.

Personel Belgelendirme Kuruluşu (PBK) Akreditasyonu ise uzman mühendis belgelendirme faaliyetlerinden en temel olan 11 alanda akreditasyonu kapsamaktadır. Bunlar: Mekanik Tesisat, Havalandırma Tesisatı, Soğutma Tesisatı, Klima Tesisatı, Yangın Tesisatı, Doğalgaz İç Tesisatı, Asansör Avan Proje Hazırlama, Asansör, Araç Projelendirme, Araçların LPG’ye Dönüşümü, Araçların CNG’ye Dönüşümü Mühendis Yeterlilik Belgelendirmelerine ilişkindir.

Mühendis Yetkilendirme ve Belgelendirme faaliyetlerini, 1998 yılından bu yana Meslek İçi Eğitim Merkezi (MİEM) aracılığıyla yürütüyoruz. MİEM tarafından verilen eğitimler sonrasında yapılan sınav ve belgelendirme faaliyetinin Teknik Mevzuata uyumlu, tarafsızlığı ve bağımsızlığı üçüncü taraflarca da onaylanmış bir şekilde yürütülmesi için kurduğumuz PBK ile mühendis yetki ve sorumluluklarını geliştirme yanı sıra mühendis faaliyetlerini denetlenebilir ve güvenilir kılmayı; toplumun can ve mal güvenliğini sağlamayı ve uluslararası standartlar doğrultusunda kurumsallaşmayı hedefledik. Personel Belgelendirme Kuruluşu’nu (PBK) bu çerçevede ve TS EN ISO/IEC 17024 Personel Belgelendirmesi Yapan Kuruluşlar İçin Genel Şartlar Standardı kapsamında kurumsal bir kimlikle oluşturduk ve akredite ettirdik.

Başka alanlarda da akredite olunması planlanıyor mu?

Evet düşündüğümüz alanlar var. Ulusal ve uluslararası tanınırlık, hizmetlerde uluslararası standardizasyon ve kurumsallaşmayı ifade eden akreditasyon süreçlerini Odamız birinci dereceden önemsemektedir. Bu konuda mevcut başvuru ve girişimlerimiz de var. Odamız uzmanlık alanlarına giren 6 konuda başvuru yapmış bulunuyoruz. Bunlar, asansörler, basit basınçlı kaplar, gaz yakan cihazlar, sıvı ve gaz yakıtlı sıcak su kazanları, basınçlı ekipmanlar ve makina emniyetine ilişkindir. Bu alanlarda Onaylanmış Kuruluş olmak için Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’na başvurduk.

Ülkemizde AB Teknik Mevzuatı uyum çerçevesinde yürürlüğe giren mevzuat gereği, ilgili ürünlere CE işaretlemesi zorunlu hale getirildi. Ancak yerli onaylanmış kuruluşumuzun olmamasının yarattığı sıkıntılar çeşitli sektörlerde yıllardır dile getirilmekte, üreticilerimiz uygunluk değerlendirme faaliyetlerini çok yüksek bedellerde AB test ve belgelendirme kuruluşlarına yaptırmak zorunda kalmakta ve bu alandaki mühendislik hizmetleri yurt dışından satın alınmaktadır.

Bunlardan biri ve toplumun can güvenliğiyle doğrudan bağlantılı olan asansörlere ilişkin Odamızca oluşturulan Asansör Kontrol Merkezi (AKM), 27–30.06.2006 tarihlerinde Sanayi ve Ticaret Bakanlığı adına TÜRKAK tarafından yapılan denetimi başarı ile tamamlamıştır.

Şimdi Bakanlığın, Odamızı, Asansör Yönetmeliği kapsamında Onaylanmış Kuruluş olarak Avrupa Komisyonu’na bildirmesini bekliyoruz. Avrupa Komisyonu kararından sonra Odamız bünyesindeki AKM, başvuru kapsamında olan B, F, G ve H modüllerinde asansörlere CE işaretlemesi yapmak üzere AB ve Türkiye’de Onaylanmış Kuruluş olarak tanınmış olacaktır.

KOBİ’lerin makina imalatındaki payı ne kadardır?

Öncelikle şu bilgileri sunmak gerekir. 2002 istatistiklerinin 2005’e uzatılmış işyeri sayım sonuçlarına göre imalat sanayii sektöründe toplam 270.356 işyeri bulunuyor. Bunun % 99,12’sini oluşturan 267.977 işyeri KOBİ niteliği taşıyor. Makina imalatı yapan KOBİ sayısı ise 18.925’tir ve toplam KOBİ’lerin % 7,1’ini oluşturmaktadır.

Şimdi saptanması gereken hususlara geçebiliriz. Şöyle ki:

  • Türkiye imalat sanayiinin çok büyük bir kısmı küçük ve orta işletmelerden oluşmuştur. Aynı genelleme makina imalat sektörü için de yapılabilir. Mikro işletme (1–9 işçi çalıştıran) niteliğindekiler toplamdan % 79,86 pay almakta ve makina imalat sanayiinde sayıları 15.195’i bulmaktadır.

  • Bu işletmelerde 98.326 kişi çalışmakta ve bu da toplam imalat sanayii KOBİ istihdamının % 4,5’una ulaşmaktadır. Türkiye genelinde makina imalat sanayii istihdam ağırlıklı bir nitelikte değildir. İşçi başına katma değeri düşüktür. Ekonomik krizlerden etkilenen, yatırım yapmakta zorlanan ve yan sanayi olarak çalışan işletmelerden oluşmaktadır.

  • Büyük işletmelere fason imalat yapan bu işletmeler, sanayi içinde vazgeçilmez bir işleve de sahiptirler. Girdileri ve finansman kaynakları yönünden büyük işletme veya ana şirketlere bağımlı olan bu firmalar, pek çok sorun ve açmazla birlikte imalatlarını sürdürüyorlar.

  • KOBİ’lerin toplam imalat sanayi içinde GSMH’dan aldıkları pay ise % 28’i aşmıyor. Makina imalatında ise bu oran % 2,1’dir. Açıkça söylemek gerekir, bu durum sanayileşme sürecinde umut verici bir tablo sunmuyor.

Makina imalatçıları özellikle hangi konularda sıkıntı yaşıyor?

Makina imalat sanayii 1970’lerden sonra sanayi sektörleri içinde önemli bir yere sahip olmaya başlamış, ancak ekonomik krizler, Gümrük Birliği’ne geçiş ve AB’ye entegrasyon süreci önlemleri, sektörün gelişimini büyük çapta etkilemiştir. Türkiye’de uygulanan sanayi politikaları (montaj sanayi, ithal ikamesine yönelme, ihracat teşviklerinin getirilmesi, gümrük birliğine geçiş, liberal ekonominin ithalata verdiği öncelik uygulamaları) sektör üzerinde olumlu değişimler yaratmamıştır. Her yeni sanayileşme politikası önemli sorunları beraberinde getirmiş, sektör özellikle 2001 yılı ekonomik krizinden sonra sabit sermaye yatırımlarını askıya almıştır. 2003 yılından itibaren, ayakta kalabilen firmalar yeniden yapılanma sürecine girmiştir. Ancak 2007 yılına gelindiğinde sorunlar yumağının giderek büyüdüğü gözlenmektedir.

Gerçekte makina imalat sanayi, diğer sanayi sektörlerine göre daha hızlı büyüme göstermiş, ihracatını belirli bir düzeyde artırmış, kapasite kullanımını % 60’lar civarında tutabilmiş, katma değer göstergelerinde ise nispi bir büyüme sağlayabilmiştir. Ancak teknolojik düzey yükseltilememiş, AR-GE’ye önem verilmemiş, ölçek sorunu çözülememiş ve ihracata yönelmede ithal girdi oranı düşürülememiştir. 1990–2001 döneminde, alt sektörlere göre önemli ölçüde değişmekle birlikte, pazarın büyümesi % 11 civarında olmuştur. Kapasite kullanım oranı ortalama % 69 oranında kalmıştır. Sektörün bu dönemdeki ihracat artış oranı yıllık ortalaması % 18 civarındadır. İthalat artış hızı ise ortalama % 7,5’tur. İthalat-ihracat makası sürekli ithalat lehine açılmıştır. Bu önemli bir sorundur.

2002–2006 döneminde yatırımların büyük çapta gerilediği gözlenmektedir. Mevcut tesislerin modernizasyonu ve kapasite artışı dışında yeni yatırımların sayısı ve değeri oldukça düşüktür. 1990 yılında % 47,6 olan yatırım yoğunluğu 2006 yılında % 12,1’e düşmüştür. Bu olumsuz gelişme sektöre birebir yansımış, pazar hacminde ithalat önemli boyuta ulaşmıştır. Krizden en fazla etkilenen sektörlerin başında makina imalat sanayi gelmektedir. Geleneksel yönetim yapısı kırılamadığından finansal dalgalanmalar, bu sektördeki şirketleri olumsuz etkilemiştir. Sektördeki KOBİ niteliğindeki firmaların oranı oldukça yüksektir (% 89 oranında). 2005’te yapılan Makina Mühendisleri Odası araştırmasında (Makina İmalat Sanayi Raporu), 50 milyon YTL üstünde ciro yapan makina imalatı sektöründeki şirketlerin sayısı yalnızca 7 adet olmaktadır. Bu durum rekabet edebilmede önemli dezavantajlar ortaya çıkarmaktadır. Makina imalat sanayi sektörü, daha önce de belirttiğim gibi, genel olarak KOBİ ağırlıklı şirketlerden oluşmaktadır. Dolayısıyla öncelikli sorunları imalat sanayinin pek çok sektöründe yer alan KOBİ firmalarınınkine benzer niteliktedir. Bunlardan en önemlileri aşağıdaki gibi olmaktadır.

Yatırım ve işletme sermayesi temininde finansman sorunları önemli boyuttadır. Özellikle öz kaynak yetersizliği olup, uygun şartlarda kredi olanaklarından yararlanamamaktadırlar. Bu durum maliyetleri etkilemekte, dolayısıyla etkin bir rekabet yapmalarını önlemektedir.

Firmaların ölçekleri küçüktür veya kapasitelerini kullanmakta zorlanmaktadırlar. Özellikle kompanent ve aksesuar üretimi ile takım ve aparatlar, yan sanayide yetersiz tekno-ekonomik kapasitede küçük işletmelere yaptırılmakta, bu durum süre gecikmelerine, teslimat zorluğuna veya kalite düşüklüğüne neden olmaktadır.

AB uyum yasaları çerçevesinde uygulanmakta olan düzenleme, talimat ve makina direktiflerine uyum zorlukları ortaya çıkmaktadır. Özellikle belirli ölçekteki firmalar, ithal edilen kalitesi ve maliyeti düşük makinalarla rekabet edememektedirler. Bir yandan yerli üretilen makinalar için kısıt ve denetleyici direktifler konulurken, diğer yandan denetimsiz bir ithal makina akışı ile haksız rekabet yaratılmaktadır.

Birçok alt sektör için servis ve bakım üniteleri kurma zorunluluğu finansman ihtiyacını artırmaktadır. Ayrıca ithal makinalarda bu zorunluluk, Bakanlık denetimlerinin zayıflığı nedeniyle işlememektedir. Bu da yerli üreticilerin aleyhine bir durum ortaya çıkarmaktadır.

Sektörün üretiminde teknolojinin geliştirilmesi ve ürün geliştirme için AR-GE harcamalarına fon ayrılması gerçeği, küçük işletmeleri zorlamaktadır.

Makina imalat sanayinde maliyet-kalite optimizasyonu ve ihracatın kalıcılığı için buna uyulması, işletmelerin yeniden yapılanmasına yol açmaktadır. Birçok işletme bu nedenle kalifiye işçi, mühendis ve danışman çalıştırmak zorundadır.

Küçük işletmelerin pek çoğunda mühendis istihdam edilmemekte veya düşük ücretle çalıştırılmaktadır. Mühendislik yoğunlaşmasının benimsenmesi ve uygulanması sektöre ivme kazandıracaktır.

Makina imalatında özgün ürün ve yüksek katma değerli ürün gerçeği, özellikle tasarım ve üretim aşamalarında TÜBİTAK, TTGV v.s. desteklerinin alınmasını ve sektör dernekleri ile işbirliği yapılmasını zorunlu kılmaktadır.

Sektörde KOBİ niteliğinde pek çok firma fason üretim yapmakta veya yaptığı ürünleri başka firmalar adına “taşeron” sıfatıyla dağıtıma sokmaktadır. Yurtdışında ara firmaların taşeronu olarak çalışan bu şirketler, yapılan anlaşmalar çerçevesinde düşük kâr marjına razı olmakta, ayrıca uzun vadeli bir bağlantı ile de üretimlerini garanti altına alamamaktadırlar. Fason çalışma firmaların uzun vadeli planlama yapmalarını da engellemektedir. AR-GE çalışmalarına esas olan altyapı kurulamamakta, tasarım yapılamamakta, dolayısıyla pazarda kalıcılığı sağlayan “markalaşma” mümkün olamamaktadır. Bu durum “ana firmaya” bağımlı yapının sürmesini, kârlılığının düşmesini ve ürün katma değerinin ülke içinde kalan bölümünün azalmasını ortaya çıkarmaktadır.

Sektörde üretilen makina ve ekipmanlarda, alt sektörler ele alınarak yapılan bir araştırma, ürün bazında ortalama % 66 oranında bir işletme girdisinin ithal edildiğini belirlemiştir. Bu durum “yerli ürün” olarak belirlenen makina ve cihazların, % 66 oranında dışa bağımlı bir yapısallaşmaya yol açtığını ortaya koymuştur.

Please follow and like us:

Tarih: Mayıs 17, 2018, kategoriler: Basın açıklamaları Yazar: